Masal Sarayı

En güzel çocuk masalları, çocuk hikayeleri, keloğlan masalları ve daha fazlası sitemizde.

Funda’nın Minik Kardeşi Masalı

Funda o sabah gözlerini açtığında, evin içinde hafif bir telaş olduğunu fark etti. Perdelerden süzülen sabah ışığı odasını aydınlatırken, dışarıdan annesi ve babasının heyecanlı fısıldaşmaları duyuluyordu. Yatağından kalkıp gözlerini ovuşturdu, sonra mutfağa yöneldi. Annesi, babasıyla birlikte kahvaltı masasını hazırlıyordu ama bugün annesinin yüzünde farklı bir heyecan vardı.

“Günaydın, Funda!” dedi annesi kocaman bir gülümsemeyle. Babası da başını sallayarak ekledi: “Bugün büyük gün!”

Funda merakla gözlerini kırpıştırdı. “Ne büyük günü?”

Annesi ona sarılarak saçlarını okşadı. “Bugün kardeşin doğuyor, tatlım! Küçük Ege’miz geliyor!”

Bu haberi duyan Funda’nın içi bir anda kıpır kıpır oldu. Kardeşini aylardır bekliyordu! Annesi ona Ege’nin karnında nasıl büyüdüğünü anlatmış, minik kıyafetlerini birlikte hazırlamışlardı. Ama şimdi, gerçekten doğuyordu!

Funda, annesinin karnına hafifçe dokundu. “Ege bugün geliyor mu gerçekten?” diye sordu heyecanla.

Annesi başını salladı. “Evet, şimdi babanla hastaneye gidiyoruz. Babaannen burada olacak ve sen de bugün büyük bir sorumluluk alacaksın.”

Funda hemen dikleşti. “Ne sorumluluğu?”

Babaannesi içeri girdi ve tatlı bir sesle, “Sen bugün abla oluyorsun ve büyük bir ablanın yapması gereken şeyler var,” dedi. “Ege’nin yatağını hazırlayacağız, oyuncaklarını dizip onu karşılamaya hazır hale getireceğiz. Ona güzel bir hediye vermeye ne dersin?”

Funda sevinçle başını salladı. “Harika olur!”

Annesi ve babası hastaneye giderken, Funda babaannesiyle birlikte işe koyuldu. Önce minik Ege’nin beşiğini düzenlediler. Yumuşacık battaniyelerini serdi, minik çoraplarını ve kıyafetlerini katladı. Sonra oyuncaklarını dizdi. Ama bir şey eksikti!

Funda bir süre düşündü, sonra gözleri en sevdiği peluş ayıcığa takıldı. O ayıcık, Funda’nın en sevdiği arkadaşıydı ve ona yıllarca eşlik etmişti. Ama şimdi küçük kardeşinin de bir oyun arkadaşı olmalıydı. Kararlı bir şekilde ayıcığı aldı ve beşiğin içine koydu.

“Artık bu Ege’nin olacak,” dedi kendi kendine.

Bütün gün heyecanla bekledikten sonra akşam olmuştu. Funda’nın gözleri kapıya çevrilmiş, sabırsızca annesiyle babasının dönmesini bekliyordu. Nihayet kapı çaldı! Funda, babaannesiyle birlikte koşarak kapıyı açtı. İşte oradalardı… Annesi kollarında küçücük bir bebekle içeri girdi.

Funda’nın kalbi heyecandan hızla çarpmaya başladı. İlk defa kardeşini görecekti! Yavaşça yanına sokuldu ve beşiğe bırakılan minik bebeğe baktı. Ege’nin yüzü pürüzsüzdü, yanakları yuvarlaktı ve küçücük elleri yumruk olmuştu. Minik nefesleriyle hafif hafif uyuyordu.

Funda eğilip usulca fısıldadı: “Merhaba, kardeşim.”

Ege gözlerini bir anlığına araladı, sonra hafifçe gülümsedi mi, yoksa Funda mı öyle sandı bilmiyordu. Ama o an, aralarındaki bağın sonsuza kadar süreceğini hissetti.

Funda artık bir ablaydı ve Ege’ye her zaman göz kulak olacaktı. O günden sonra birlikte büyüyüp nice maceralara atılacaklardı. Çünkü abla olmak, dünyanın en güzel şeyiydi!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to top