Bir zamanlar, gökyüzünün en mavi olduğu, çiçeklerin en güzel açtığı, rüzgarların en hafif estiği bir köyde, rengarenk kanatlarıyla bir kelebek yaşarmış. Adı Morina’ymış. Morina, diğer kelebeklerden farklı olarak, dünyayı hep bir hayal bahçesi gibi görürmüş. Onun kanatları sadece rüzgarla değil, hayallerle de uçar, her çiçeğin kokusunda bir sevda, her yaprağın gümüşe dönüşmesinde bir arzu bulurmuş.
Her sabah, güneş doğarken, Morina kanatlarını açar, pembe, mavi, mor ve beyaz renklerle süzüle süzüle uçarmış. Uçarken, kanatlarının ardında hayallerinden birer çiçek açarmış. Morina’nın uçtuğu her yer, etrafındaki her şey bir anda en güzel halini alırmış. Bahçedeki çiçekler daha parlak, ağaçlar daha yeşil, gökyüzü ise daha bir masum mavi olurmuş. Herkes Morina’yı sevgiyle izler, kanatlarının yarattığı hayal bahçesinde bir an için kaybolurmuş.
Bir gün, Morina uçarken, ormanın derinliklerinden gelen bir ağlama sesi duymuş. Merakla sesi takip etmiş ve ormanın kalbine vardığında, yaşlı bir çınar ağacının altına oturmuş bir kuzu görmüş. Kuzu hüzünlüymüş, gözlerinden damlayan tek bir damla gözyaşı bile yeryüzünü sarmış gibi hissediliyormuş.
“Ne oldu, sevgili kuzu?” diye sormuş Morina, kanatlarını hafifçe çırparak.
Kuzu, başını kaldırmış ve “Benim de hayallerim vardı,” demiş. “Ama artık onlara inancım kalmadı. Her şey soldu, her şey kayboldu… Bir zamanlar hep bir çiçek açtıracak, büyük bir orman yaratacak, yıldızlara dokunacak kadar yüksek uçarım derdim. Ama şimdi korkuyorum, hayallerim kayboldu…”
Morina, derin bir sessizlik içinde düşünmüş. Sonra hafifçe gülümsedi ve kanatlarını aralayıp, en güzel çiçeklerden bir demet yaratmış. Çiçekleri kuzunun önüne koyarken demiş ki: “Hayaller kaybolmaz, sevgili kuzu. Onlar, içimizde birer tohum gibi hep var olurlar. Eğer sen inancını kaybetmeden, adım adım büyümek için çabalar ve her gün biraz daha parlamaya çalışırsan, tıpkı bu çiçekler gibi hayallerin de yeniden açacaktır. Hayaller, yalnızca beklemekle değil, onları yeşertmek için çalışmakla büyürler.”
Kuzu, biraz düşünmüş, sonra çiçekleri alıp minnettarlıkla koklamış. Gözleri ışıl ışıl olmuş ve kalbindeki kırık umut yerine yeniden bir sevda çiçeği açmış.
Morina, kuzuya gülümseyerek uçmuş ve etrafına bakmış. Her yerde renkli çiçekler açmaya başlamış, her yaprak, her dal hayal dolu bir güzellik yaratmış. Bahçenin her köşesinde bir başka masalın tohumu filizleniyormuş.
O günden sonra, Morina her sabah uçarak köydeki her kalbi aydınlatmış, her hayali beslemiş. Ve herkes, bir zamanlar kaybolmuş gibi gördükleri hayallerinin aslında hep kendi içlerinde olduklarını fark etmişler. İşte, o günden sonra, her kelebek, her çiçek ve her yıldız, hayalleriyle parlayan birer umut kaynağı olmuş.
Ve masal burada biter, ama kelebeklerin uçtuğu her yerde, hayal bahçeleri hep var olurmuş. Kim bilir, belki de o bahçeye, senin hayalin de bir gün konar…