
Bir varmış, bir yokmuş… Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, Keloğlan adında saf, ama yüreği tertemiz bir genç yaşarmış. Keloğlan bir gün annesine, “Ana, artık büyüdüm. Ekmeğimi taştan çıkarırım. Gideyim de biraz iş arayayım,” demiş. Annesi biraz üzülmüş, ama oğlunun kararına saygı duymuş. “Hayırlısıyla git oğul,” diyerek onu dualarla uğurlamış.
Keloğlan köy köy dolaşıp iş aramış. Sonunda bir köye varmış. Bu köyde yaşlı bir köylü varmış ve herkes ona “Akıllı Köylü” dermiş. Keloğlan onun yanına gidip, “Amca, bana iş verir misin? Çok çalışırım,” demiş. Akıllı Köylü Keloğlan’a bakmış, gülümseyerek:
“Olur evlat, ama bir şartım var. İşini yaparsan hakkını alırsın, yapamazsan cezasını çekersin,” demiş.
Keloğlan hiç düşünmeden kabul etmiş. Akıllı Köylü ona bir tarla gösterip, “Bu tarlayı bir günde sürebilir misin?” diye sormuş. Tarla kocamandı, ama Keloğlan kararlıydı.
“Denerim,” demiş ve işe koyulmuş.
Keloğlan sabahtan akşama kadar çalışmış, ama tarlanın yarısını bile sürememiş. Akıllı Köylü akşam gelip baktığında Keloğlan’a gülerek:
“Evlat, işte bu yüzden acele etmemek gerekir. Şimdi gel, yarın sana daha kolay bir iş vereyim,” demiş.
Ertesi gün, Akıllı Köylü Keloğlan’dan bahçedeki ağaca tırmanıp, dallardan meyve toplamasını istemiş. Ama ağacın dalları çok yüksekti. Keloğlan yine çabalamış, ama meyvelerin hepsini toplayamamış. Akıllı Köylü bu sefer de ona ders vererek:
“Evlat, bazen bir işe başlamadan önce plan yapmak gerekir. Çalışmak güzel, ama akıllıca çalışmak daha önemlidir,” demiş.
Sonunda Keloğlan, Akıllı Köylü’den hem işin zorluğunu hem de aklın gücünü öğrenmiş. Köyden ayrılırken, “Amca, sayende sadece çalışmayı değil, düşünmeyi de öğrendim. Sağ olasın!” diyerek ona teşekkür etmiş.