
Bir zamanlar, uzak bir köyde, masallarıyla ünlü bir dede yaşardı. Köy halkı, sabahları dede ile sohbet etmeyi, akşamları ise ona dinledikleri masalları anlatmayı çok severdi. Masalcı dede, her yaştan insanın hayal gücünü besleyen, unutulmaz hikayeler anlatır, küçük çocuklar onun etrafında toplanıp gözlerini pırıl pırıl açarak dinlerdi.
Dede, köyün en bilge insanıydı. Yüzü, yaşadığı uzun yılların izlerini taşıyor olsa da, gözlerinde hep genç bir çocukluk neşesi vardı. Herkes dede ile vakit geçirmeyi severdi çünkü o, bir masalın derinliğinde kaybolmak isteyenlerin kalbini ısıtan bir dost gibiydi.
Bir gün, masalcı dede hastalandı. Köy halkı, onun hasta olduğunu duyduğunda büyük bir endişe içine girdi. Zira, dede yaşlanmış, yorgun düşmüştü. Ama kimse, dede masallarını bırakmadan gitmeye hazır olduğuna inanamıyordu. O kadar çok masal anlatmıştı ki, köy halkı ona olan sevgisi ve saygısıyla dolup taşmıştı.
Dede, köyün meydanına gelen ziyaretçilerine son bir masal anlatma kararı aldı. Köydeki herkes, sabahın ilk ışıklarında meydanda toplandı. Dedesi, elinde eski bir asa ve yılların yorgunluğuna rağmen yine o gülümsemesiyle masalına başladı.
“Bir zamanlar,” dedi dede, “çok uzak bir diyarda, herkesin gücü bir araya gelerek dev bir ormanı koruduğu bir yer vardı. Bu orman, hayallerin gerçeğe dönüştüğü, sevginin ve mutluluğun yayıldığı yerdi. Oradaki insanlar, kalplerinin temizliğiyle doğayı korurdular, hayvanları sevdiler ve toprağa saygı gösterdiler. Ancak bir gün, ormanın en yaşlı ağacı olan Dev Çam, yaşam döngüsünü tamamladığını hissedip, son bir masal anlatmaya karar verdi.”
Köy halkı, masalı dikkatle dinlerken, dede, “İşte biz de bir masal gibiyiz,” dedi, “Birbirimizi dinleyerek, sevgimizi ve bilgimizi paylaşıyoruz. Her birinizin içindeki masallar, bir gün yaşanacak yeni bir hikayeye dönüşecek. Ama unutmayın ki, masallar ölümsüzdür. Ve ben de, benim masallarım sizin kalbinizde hep yaşayacak.”
Köy halkı, gözleri yaşlı bir şekilde, dedenin son masalını dinlerken, masalcı dede usulca gözlerini kapadı. O an, köydeki herkes bir süre suskun kaldı. Masalların, dedenin ruhunun kalacağı yer olduğu gerçeği kalplerinde yankılandı. Dede, bir masal gibi köyün hafızasına kazındı.
Köydeki çocuklar, büyüdüklerinde ve kendi çocuklarını büyütüp masallar anlatacak yaşa geldiklerinde, masalcı dedelerinin hikayelerini anlatacak ve her geçen gün masallar, köydeki yaşamın bir parçası olarak var olmaya devam edecekti.