
Bir zamanlar, küçük bir okulda iki yakın arkadaş vardı: Burak ve Yılmaz. İkisi de aynı sınıfta okuyorlardı ve çoğu zaman birlikte vakit geçirirlerdi. Ancak, Yılmaz biraz unutkan bir çocuktu ve bazen başkalarına teşekkür etmeyi unuturdu. Burak ise her fırsatta teşekkür etmeyi ihmal etmezdi.
Bir gün, öğretmen sınıfta teşekkür etmenin ne kadar önemli olduğunu anlatmak için bir etkinlik düzenleyecekti. Herkesin birbirine teşekkür etmesini istiyordu. Öğretmen, “Bugün arkadaşlarımıza, birbirimize teşekkür edeceğiz. Teşekkür etmek, başkalarına değer verdiğimizi gösterir,” dedi.
Yılmaz biraz çekingen bir şekilde Burak’a döndü ve “Burak, ben sana bazen teşekkür etmeyi unutuyorum ama bunu gerçekten çok seviyorum, teşekkür ederim,” dedi. Burak gülümsedi ve “Teşekkür etmek çok güzel bir şey, Yılmaz. Ama unuttuğun zaman bile, önemli olan kalpten teşekkür etmendir. Bunu her zaman hissetmek yeterli,” diye cevap verdi.
O gün sınıfta herkes birbirine teşekkür etti. Ancak Yılmaz, Burak’a çok şey öğretmişti. Bir hafta sonra, okulun bahçesinde Yılmaz, Burak’ın çok sevdiği topunu buldu ve ona verdi. Burak şaşkın bir şekilde Yılmaz’a baktı. Yılmaz, “Sana teşekkür etmeyi unutmamaya başladım, Burak. Bugün sana teşekkür ederek bu topu sana verdim,” dedi.
Burak, Yılmaz’ın bu davranışını çok değerli buldu ve ona, “Gerçekten çok teşekkür ederim, Yılmaz. Senin gibi bir arkadaşım olduğu için çok şanslıyım,” dedi.
O günden sonra Yılmaz, sadece Burak’a değil, diğer arkadaşlarına da teşekkür etmeye başladı. Çünkü teşekkür etmek, ona gerçekten insanların birbirine değer verdiğini ve hayatın her anını güzelleştirdiğini öğretmişti.