
Bir varmış, bir yokmuş… Evvel zaman içinde, bir köyde cesur bir çoban yaşarmış. Bu çoban, dağlarda koyunlarını otlatırken halkına zulmeden yedi başlı bir ejderha olduğunu öğrenmiş. Ejderha her yıl köyden birini kaçırır, yerine fidye istermiş.
Bir gün, kralın güzeller güzeli kızını ejderhaya kurban vermeye karar vermişler. Prenses, çaresizce ejderhanın mağarasına götürülürken, çoban bunu öğrenmiş ve kızı kurtarmaya karar vermiş. Yanına sadece bir kılıç ve sadık köpeğini alarak mağaraya doğru yola çıkmış.
Ejderha, çobanı görünce gök gürültüsü gibi bir sesle kükremiş:
“Beni alt edemezsin, yedi başım var!”
Ama çoban korkmamış. Ejderhanın bir başını kılıcıyla kesmiş. Ne var ki, ejderhanın başı geri çıkmış! Bunun üzerine yaşlı bir bilgenin sözünü hatırlamış:
“Ejderhanın kalbi, en küçük başında gizli!”
Bu ipucuyla, çoban en küçük başa odaklanmış ve tek hamlede ejderhayı yere sermiş. Köy halkı, onun bu kahramanlığına hayran kalmış. Kral, kızını çobana vermiş ve büyük bir düğün yapmışlar.
Çoban artık bir kahraman olmuş ve halkıyla birlikte mutlu mesut yaşamış.
Gökten üç elma düşmüş: Biri bu masalı okuyana, biri anlatana, biri de kahraman çobana!