Bir zamanlar, küçük ve şirin bir köyde yaşayan bir çiftçi ve ailesi mutlu mesut yaşarlarmış. Çiftçi, ailesinin ve çiftliğinde yaşayan hayvanların su ihtiyacını karşılayabilmek için komşusundan bir kuyu satın almış.
Çiftçi, yıllar sonra bir su kuyusu sahibi olduğu için çok sevinmiş ve ertesi gün sabah uyandığı gibi su kovasını alıp kuyunun başına gitmiş. Ancak, kuyunun eski sahibi kurnaz bir adammış. Çiftçi, kuyunun başına geldiğinde komşusu, çiftçinin kuyudan su almasına izin vermemiş. Komşusu, çiftçiye sadece kuyuyu sattığını, suyu satmadığını söylemiş ve bu yüzden çiftçinin suyu alma hakkı olmadığını iddia etmiş.
Çiftçi, bu duruma çok üzülmüş ve meseleyi köyün yaşlı bilgesine götürmeye karar vermiş. Yaşlı bilge, iki tarafı dinledikten sonra komşuya dönüp, “Sen kuyuyu çiftçiye sattığına göre, senin kuyuda su tutma hakkın yok. Ya suyunu kuyudan çıkar ya da çiftçiye suyu kullanma izni ver,” demiş.
Kurnaz komşu, yaşlı bilgenin zekice çözümünü kabul etmek zorunda kalmış. Çünkü, suyu kuyudan çıkarması imkansızmış. Komşusu, hatasından dolayı çiftçiden özür dilemiş ve sonunda çiftçi, ailesi ve hayvanları için suyu rahatça kullanabilmiş ve köyde huzur içinde yaşamaya devam etmişler.