Bir zamanlar, yemyeşil ormanlarla çevrili, gökyüzü her sabah rengarenk ışıklarla boyanmış bir köy vardı. Bu köyde, sabah güneşi doğarken, her gün gökyüzünde büyüleyici bir gökkuşağı belirirdi. Köy halkı, bu muazzam renkli yayının her sabah ortaya çıkmasının bir gizemi olduğunu söylese de, kimse bu sırrı çözememişti. Herkes gökkuşağını izler, büyülenir ve bu güzelliğin ardında bir sır olduğuna dair farklı hikayeler anlatırdı.
Köyde, bu gökkuşağının sırrını çözmeye en çok hevesli olan, küçük Ela adında bir kız çocuğuydu. Ela, her sabah güneş doğarken, penceresinden dışarı bakar, renkli ışıkların gökyüzünde dansını hayranlıkla izlerdi. Bir sabah, sabahın erken saatlerinde, Ela yine gökkuşağını izlerken aklına bir soru takıldı: “Neden gökkuşağı bu kadar parlak ve büyülü? Nereden geliyor? Bu ışıklar neyi anlatmak istiyor?”
Ela, bu soruların cevabını bir türlü bulamıyordu. Fakat köyde, yıllardır yaşlılık tecrübesiyle bilgelik kazanmış bir kadın vardı: Zehra Nine. Zehra Nine, köyde her şeyi bilmeyen kalmaz derlerdi. Zeytin ağacının altındaki tahta sandalyede her sabah kahvesini içerken, köy halkı ona saygı gösterir, her konuda fikir alırlardı. Ancak bir şey vardı, Zehra Nine’nin her söylediği söz çok anlamlıydı ve kimse ondan boşuna bir şey duymamıştı.
Ela, Zehra Nine’yi ziyaret etmeye karar verdi. Ertesi sabah, sabahın ilk ışıklarıyla Zehra Nine’nin evine gitmek için yola koyuldu. Yağmurdan sonra toprak kokusu, ormanın yeşili Ela’nın ruhunu okşuyordu. Zehra Nine’nin evinin bahçesine ulaştığında, bahçenin köşesinde oturan yaşlı kadını gördü. Ela, biraz çekinerek ama cesurca yaklaşıp, büyük bir merakla sordu:
“Zehra Nine, her sabah gördüğümüz gökkuşağının sırrını biliyor musunuz? Neden bu kadar parlak ve neden hep sabahları ortaya çıkıyor?”
Zehra Nine, Ela’ya derin bir bakışla gülümsedi ve ona nazikçe şöyle dedi:
“Ah, küçük kızım, gökkuşağının sırrını öğrenmek istiyorsan, sadece bunu görmekle yetinemezsin. Gökkuşağına gitmelisin. Onu gerçekten keşfetmek istiyorsan, dağların zirvesindeki Yıldız Gölü’ne gitmelisin. Orada, gökkuşağının sırrını bulacaksın. Ama dikkat et, yol zorlayıcıdır ve seni bekleyen büyük bir sınav olabilir.”
Ela, Zehra Nine’nin sözleriyle bir an tereddüt etti ama hemen kararını verdi. “Bunu yapmalıyım,” diye düşündü. Zehra Nine ona bir harita verdi, eski ve buruşuk ama üzerindeki işaretler hala belirgindi. Ela, Zehra Nine’nin öğütlerine kulak vererek yolculuğa çıkmaya karar verdi.
Yolculuk Başlıyor
Ela, dağlara doğru yol alırken, karşısına pek çok zorluk çıktı. Dağların yükseklerinde soğuk rüzgarlar esiyor, ormanın derinliklerinde yollar kayboluyordu. Ancak Ela, hiçbir zaman pes etmedi. Her zorluğu aşmak için kararlılıkla ilerledi. Tırmandığı dağlar, geçmeye çalıştığı vadiler, karşılaştığı engeller birer birer ona daha fazla cesaret veriyordu.
Bir gece, dağların zirvesine yaklaştığında, çok yorgundu ama vazgeçmeye hiç niyeti yoktu. O sırada, gökyüzünde parlayan bir ışık gördü. Gökkuşağının renkleri, yıldızlarla birleşip gölün üzerine düşüyordu. Ela, hızla ilerleyerek Yıldız Gölü’ne ulaştı. Gölün kenarında, aydınlık ve huzur veren bir atmosfer vardı. Gökkuşağı, sanki Ela’yı bekliyormuş gibi, suyun üstünde muazzam bir parlaklıkla yayıldı.
Ela, gölün derinliklerine doğru adım attı. Birdenbire, gökyüzünden bir ışık huzmesi ona doğru indi. Işık, Ela’nın eline doğru yöneldi ve ona büyülü bir kristal taş verdi. Ela, taşın içinde bir sırrın saklı olduğunu hissetti. O anda bir ses duydu:
“Sen, gökkuşağının sırrını çözmeye gelen cesur kalp oldun. Bu taş, her zaman doğru kalbi seçer ve ona ışık verir. Gökkuşağının gücü, senin kalbinde saklı. Bu gücü kullanarak köyüne umut ve huzur getireceksin.”
Dönüş ve Sırrın Açığa Çıkışı
Ela, taşı elinde tutarak köyüne döndü. Gökyüzündeki gökkuşağı, her zamankinden daha parlak ve canlıydı. Ela, taşın içindeki ışığı köyün meydanına yerleştirdi. O anda, gökyüzü bir an için parladı ve ışıklar tüm köyü sardı. Gökkuşağının renkleri, her evin içine girdi ve köydeki herkes bir huzur hissetti. Köy halkı, gökkuşağının sırrını çözen Ela’ya minnettardı.
Zehra Nine, Ela’yı tekrar ziyaret ettiğinde, Ela ona gülümsedi.
“Zehra Nine, sırrı çözdüm! Gökkuşağının sırrı, her zaman kalpteydi. Bütün renkler ve ışıklar, kalpten gelen sevgiyle parlar. Eğer insanın kalbi temizse, her şey ışıl ışıl olur.”
Zehra Nine, Ela’ya son bir kez bakarak şöyle dedi:
“Sen, doğru yoldasın, küçük kızım. Çünkü sırrı sadece kalbi temiz olanlar çözebilir. Gökkuşağı, senin gibi cesur ve sevgi dolu bir kalbi buldu ve dünyaya barış getirdi. Artık, bu taşın gücüyle köyümüz her zaman huzurlu olacak.”
O günden sonra, köyde huzur hiç eksik olmadı. Ela, gökkuşağının sırrını keşfettiği için çok mutlu, köy halkı da ondan büyük bir ders almıştı: Kalp temizliği, gökkuşağının renklerini yansıtan en büyük güçtü.
Ve böylece, Ela, gökkuşağının sırrını çözen kahraman oldu ve hem kendisine hem de köyüne huzur, mutluluk ve barış getirdi.