Bir varmış, bir yokmuş… Çok ama çok eski zamanlar da yüksek, ulu bir dağın etekleri, mutlu mesut yaşayan insanlarla dolu birkaç köy ve her daim hareketli güzel bir ormana ev…
Adamın birisi çok güzel kaval çalarmış. Bu adam aynı zamanda balık tutar, geçimini böyle sağlarmış. Bir gün düşünmüş ve balık tutarken kaval çalmaya karar vermiş. Böylece kavalın sesini beğenen balıkları…
Günlerden bir gün Erdem ile Buğra adında iki arkadaş doğada gezintiye çıkmışlar. Doğanın güzelliğinin tadını çıkararak ormana doğru yürürken, bir anda bir ayının kendilerine doğru geldiğini görüp korkudan koşmaya başlamışlar….
Bir zamanlar, uçsuz bucaksız bir ormanın derinliklerinde, her köşesi yeşillikler ve çiçeklerle süslü, kuytu köşe bir vadi vardı. Bu vadide, doğanın en küçük ama en zarif sanatçılarından biri yaşardı: Bayan…
Günlerden bir gün, bir kurt, öyle acıkmış öyle acıkmış ki, karşısına çıkan ava saldırdığı gibi onu kemikleriyle beraber yutmuş. Bu sırada boğazına bir kemik takılmış. Uluya uluya etrafta dolaşmaya başlamış;-“İmdat!…
Bir zamanlar, ormanın derinliklerinde küçük bir karınca yaşardı. Küçük karınca, her gün canla başla çalışır, yiyecek toplar ve yuvasına taşırdı. Ancak bu küçük karıncanın büyük bir hayali vardı: Küçük karınca,…
Çok da uzak olmayan zamanlardan birinde kocaman ama çok büyük binaların çokluğundan ve yüksekliğinden neredeyse gökyüzünün görünmediği bir şehir varmış. Bu şehirde yaşayan Küçük Ahmet’i ailesi bir gün şehir dışına…
Once upon a time, in a faraway land, there lived three little pigs, each one with a heart full of dreams. One day, their mother told them it was time…
Uzak ülkelerin birinde geçimini balıkçılık yaparak karşılayan yaşlı bir adam varmış. Her gün kayığına biniyor, denize açılıyor ve akşam olana kadar balık tutuyormuş. Onun her gün aynı yere gelmesi ve…
Bir zamanlar, ülkelerin birinde ihtiyar bir adam yaşarmış. Bu adamın bir eşeği varmış. Bu ihtiyar, bilge bir kişiymiş. Her yaptığı iş, söylediği her söz insanların dikkatini çekermiş. Bir gün, ihtiyar…