Yıllar yıllar önceydi uzak kentlerden birinde bir kral ve oğlu yaşarmış. Bu kral öyle iyi kalpli halkıyla öyle ilgiliymişki. Oğlu da tıpkı ona benziyormuş, iyi kalpli, merhametli, temiz bir oğlancıkmış. Babasının isteği üzerine prens kılık değiştirip hakkın durumunu öğrenmek için aralarına karışmış. Bunu arada bir yaparlarmış ki yoksul insanları tespit edip yardım edebilsinler.
Prens halkdan biri gibi giyinmiş çıkmış yola. Dükkanları, sokakları tek tek gezip incelemiş derken bir terzi dükkanının önünden geçmiş geçerken gözünün ucuna bir siluet ilişmiş dönüp bakmış ki ne görsün ay parçası gibi bir kız. Bu kız terzi babasına yardım eder, yanında çalışırmış. İşinde gücünde olan kız prensin ona baktığını fark etmemiş. Prens evine dönmüş ama aklı da kızda kalmış ertesi gün yine çarşıya gitmiş bu kez içeri girmiş kız onu güzellikle karşılamış.
- Hoşgelmişsiniz arzunuz nedir? Demiş.
Prens zorlukla konuşabilmiş - Cepsiz bir ceket diktirmek istiyorum.
Cepsiz ceket olur mu hiç? Kız şaşırmış ama peki efendim şu günde hazır olur gelip alın demiş. Prens gitmiş ama kızı düşünmekten kendini alamıyormuş, iyice dalgın olmuş.
Bir kaç gün sonra ceketi almak için terziye gitmiş kız yine güler yüzle karşılamış ve ceketi teslim etmiş ceketi deneyen prens ;
- Bu ceketin yakasız olmasını istiyorum deyip burun kıvırmış. Tabii asıl amacı kızı tekrar görmekmiş.
Kız ; - Peki efendim yeniden düzenleriz yarın gelip alabilirsiniz. Demiş .
Prens yarının olmasını dört gözle beklemiş, resmen uykuları kaçmış düşünmekten.
Gün doğmuş prens erkenden terziye gitmiş. Gitmiş amma cekete yine bir bahane uydurmuş
Düğmelerini altın rengi isterim demiş.
Kız biraz sinir olsa da ses etmemiş. Aslında bu genç adamı görmek hoşuna bile gidiyormuş.
- Peki efendim bu işi hallederiz dilediğiniz zaman gelip alabilirsiniz demiş.
Prens sarayın bahçesin de güllerin içinde dolaşıp kızı düşünüyormuş. Kral oğlunun bu dalgın, sessiz haline çok üzülüyormuş. Yanına yanaşmış ve sormuş.
- Neyin var a oğlum söyle babacığına
Prens babasına herşeyi anlatmış, aşık olduğunu söylemiş ama babasından hiç istemediği bir laf işitmiş kral ;
- Bir terzi kızı soyumuza yakışmaz demiş. Ve uzaklaşmış. Bunu duyan prens yemeden içmeden kesilmiş dalgın ve üzgün dolanır dururmuş.
Bir gün yine bahçede dolanırken açlıktan, halsizlikten ayakları birbirine dolanıvermiş bir dikenin üstüne düşmüş. Ve zavallı prensin gözleri kör olmuş.
Babası tüm şehirde tellallar çığırtmış en iyi hekimleri en has büyücüleri getirtmiş. Ama nafile bu çabaları sonuçsuz kalmış.
Ülkede herkes prensi konuşunca terzinin kızı öğrenmiş ki o yakışıklı genç adam aslında prensmiş. Kız prensin o hallere düştüğünü duyunca çok üzülmüş acaba ne yapsam etsem de prensi bir kerecik görebilsem diye düşünmüş.
Ceket aklına gelmiş almış ceketi düşmüş saray yoluna. Saraya varınca görevliler onu içeri almak istememiş.
Kız ;
- Bu ceket prensimiz için çok önemli kendi ellerimle getirmemi istemişti demiş.
Zar zor ikna edip prensin odasına kadar gitmiş. Prens yatağında öylece yatıyormuş.
Kız prense çok üzülmüş ve ağlamaya başlamış
Prens kızı sesinden tanımış ve ;
- Sensin değil mi ay yüzlü kız demiş.
Biliyor musun aslında cekete hep bir kusur bulmam seni hergün görebilmek içindi güzel kız. Ama artık hiç birşey göremiyorum.
Bunları duyan kız daha çok ağlamaya başlamış.
Prense onu sevdiğini itiraf etmiş.
Ayakta olan kız prense doğru eğilip onu öpmek istemiş. O anda gözlerinden akan yaşlar prensin gözlerine damlamış ve bir mucize gerçekleşmiş prensin gözleri aşkın gözyaşları sayesinde açılmış.
Bundan haberdar olan kral hemen oğlunu yanına alıp kızı terzi babasından istemeye gitmiş.
40 gün 40 gece düğün yapmışlar onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine.
En güzel çocuk masalları için takipte kalmaya devam edin lütfen.