Bir varmış bir yokmuş. Çok uzak ülkelerde yaşayan bir ailenin akıllı, uslu, zeki ve çok tatlı bir erkek çocukları varmış. Bu küçük çocuk doğduğu andan itibaren her zaman kalem’ e ve kâğıt’ a ilgisi varmış. Yaşı ilerledikçe resimler çizmeye başlamış. Karşısında gördüğü çiçeği, güneşi, kuşu hatta neredeyse gördüğü her şeyi çizmeye başlamış. Çizdiği resimler o kadar güzelmiş ki, herkes onun resimlerine hayran kalırmış. Anne ve babası çocuklarıyla gurur duyuyormuş. Fakat günlerden bir gün bu güzel çocuk o kadar üzgünmüş ki, ailesi bunu hemen fark edip sormuş:
“Oğlum, senin neyin var? Neden bu kadar üzgün görünüyorsun?” bu küçük çocuk hemen annesine cevap vermiş:
“Anneciğim uzun zamandır her şeyi rahatlıkla ve güzelce çizebiliyorum. Fakat yıldız’ ı bir türlü çizemiyorum. O kadar uzakta ve küçücük ki, nasıl çizeceğimi bir türlü anlayamadım. Çizsem de hep bir şeylerin eksik olduğunu düşünüyorum ve içim rahat etmiyor.” Demiş. Bunu duyan annesi oğluna keyifle tebessüm etmiş ve demiş ki:
“Peki, ben senin sorunun cevabını biliyorum. Senin sorununu çözebilirim ama bana bir söz vermelisin. Sana yıldız’ ın gerçek halini gösterdikten sonra, o kadar iyi çizmeni istiyorum ki diğer tüm resimlerinden ayrıcalıklı olsun. Yıldız’ ın senin için ne ifade ettiğini bana o resimde anlatmalısın. Anlaştık mı?”
“Anlaştık anneciğim.” demiş küçük çocuk. Annesi ona birkaç tane yıldız fotoğrafı göstermiş ve bu güzel çocuk artık yıldızın nasıl bir şekli olduğunu anlayabilmişti. Hemen kâğıdını ve kalemlerini alıp annesine çok güzel ve anlamlı bir resim çizmeye gitti. Gün boyunca bu resim’ i çizmek ile uğraştı ve sonunda bitirebilmişti. Hemen çizdiği resim’ i annesine götürdü. Annesi oğlunun bu mükemmel ve anlamlı çizimini görünce çok duygulandı ve ağlamaya başladı. Bunu gören çocuk çok üzüldü ve annesine:
“Anneciğim, çok mu kötü çizmişim. Özür dilerim ağlama. İstersen gider yeniden çizerim resim’ i. Ne olur sen yeter ki ağlama anneciğim, gerçekten çok üzgünüm.” Çocuk o kadar saf duygularla kendini suçluyordu ki, annesiyle beraber o da ağlamaya başladı. Annesi ona:
“Oğlum, bu resim kötü değil, hem de hiç kötü değil. O kadar güzel bir resim çizmişsin ki bu resim’ i gördükten sonra ben nasıl ağlamayayım anneciğim. Gerçekten de tahmin ettiğimden çok daha anlamlı ve çok daha güzel çizmişsin oğlum.” Demiş. Bunu duyan çocuk:
“Gerçekten mi anneciğim, çok mu beğendin.” Demiş. Annesi de ona:
“Elbette çok beğendim. Benim oğlum çizer de güzel olmaz mı?” demiş ve ikisi de gözyaşlarını silip birbirlerine sıkıca sarılmışlar. Bu zeki çocuğun çizdiği resimde ortada kocaman bir yıldız varmış ve çocuk bu yıldız’ ın ortasına da annesini çizmişti. Annesini çok güzel çizemese de annesi anlamıştı, oğlunun kendisini çizmeye çalıştığını. Akşam olunca, annesi oğullarının çizdiği resmi babasına da gösterdi ve babası da annesi gibi duygulandı. Küçük çocuk çok mutluydu fakat ailesinin yanında çok duramadı. Yorulduğunu hissetti, odasına çıktı ve çizdiği resimlerine bakmaya başladı. İlk çizdiği resim’ i diğerlerinden ayırıp önüne koydu. Bu resimde bir ev vardı. Bu evin yanında annesi, babası, kendisi ve küçük kız kardeşi vardı. Hep kız kardeşi olmasını istiyordu ve yıllar sonra olmuştu da. Kız kardeşini çok seviyordu. Onu resim’ i bırakıp başka bir resim aldı eline. Elinde ki resimde lunapark vardı. Çocuk çizdiği resim’ i incelerken bir anda resimde ki lunapark aletleri hareket etmeye başladı. Lunapark’ ın içinde çizili olan insanlar bile hareket ediyordu. Çocuk gözlerine inanamadı. Elinde ki resim’ i hızlıca yerine geri bıraktı. Hayal gördüğünü düşündü fakat o resimler gerçekten de hareket ediyordu. Diğer çizdiği resim’ i eline aldı. Elinde tuttuğu resimde ise arkadaşlarıyla beraber futbol oynuyordu. Onu incelerken de bir anda bu resimde canlanmaya başladı. Ve canlanan resimden sesler gelmeye başladı. Biri çocuğa seslendi:
“Erkan, hadi gelsene, beraber oynayalım. Orada izleyip durmasana, sende gel bizimle beraber oyna. Resim’ i eksik çizmişsin, sen yokken biz nasıl oynayacağız. Hiç düşünmedin mi?” diyerek oradaki arkadaşları hep beraber gülüşmüşler. Çocuk onlara:
“Siz nasıl konuşabiliyorsunuz? Ben sizi sadece çizmiştim.” Dedi. Arkadaşları da ona:
“Biz senin hayalini kurduğun karakterleriz. Biz sadece senin aklında canlanırız. Başkaları bizim hareket ettiğimizi göremez, konuştuğumuzu duyamaz. Senin sayende oluştuk ve senin hayallerinde ki gibi de canlandık.” Diyerek Erkan’ a açıklamışlar. Erkan bu olayın olmasına o kadar sevinmiş ki, adeta hayalinde ne oluşturup, kâğıtlara çizdiyse hepsi de gerçekleşiyordu. Bütün çizdiği resimleri odasına serdi. Hepsine tek tek baktı ve hepsi de hareketli, canlı ve konuşkandı. Çocuk bu duruma çok şaşkındı ama o kadar mutluydu ki, hiç bitmesin istiyordu. Erkan uzun bir süre sessiz kalınca anne ve babası onu merak ettiler ve odalarına çıktılar. Kapıyı tıklatarak içeriye girdiler. Erkan’ ın annesi:
“Oğlum, neden çizdiğin resimleri yere serdin, bir şey mi oldu?” Çocuk tam anne ve babasına anlatacakken, resimleri’ nin sadece kendisinin görüp, duyabileceğini hatırladı. Sonra da annesine:
“Öylesine anneciğim, resimlerim dağılmıştı onları düzenlemek için hepsini çıkardım.” Diyerek anne ve babasına tebessüm etmiş. Anne ve babası da ona iyi geceler dileyip, tombik yanaklarından da öperek oğullarının odasından çıkmışlar. Erkan hayatında en çok motor sürmek istiyordu. Motor sürenlere bayılıyordu ve bir gün o da onlar gibi olmak istiyordu. Bir gün kendini motor sürerken çizmişti ve o resim’ i arıyordu. Fakat bir türlü bulamıyordu. Tam ümidini yitirip onu aramaktan vazgeçmişti ki bir anda motor sesi duydu ve sesin geldiği yöne doğru ilerlemeye başladı. Resim’ i yatağının altına girmişti ve onu hemen çıkardı. Resim’ e bakınca mutluluktan ve heyecandan havaya uçuyordu. Bu resimde canlanmıştı ve kendisinin deli gibi motor sürdüğünü görünce o kadar mutlu olmuştu ki, içinde ki heyecanı bir türlü bastıramıyordu. Resimde ki Erkan, onu çizen kendisiyle konuşmaya başladı:
“Hey, beni çizdiğin için çok şanslısın. Bir gün hayallerin gerçekleşecek ve seninle beraber motor süreceğiz. Fakat büyüdüğün zaman beni tekrar çizmen gerek. Sen büyüyünce seninle bu küçük halimle motor sürmek istemem.” Diyerek kahkaha atmış. Erkan da kendisine gülmeye başlamış. İçi umut ve heyecan doluymuş. Erkan resimlerinin canlandığını görünce çok heyecanlanmıştı fakat uykusu gelmişti. Hemen uyuması lazımdı çünkü yarın da başka bir hayalini çizecek ve onun gerçekleştiğini görecekti. Erkan o günden sonra her gün daha da fazla resim çizmeye başladı. Sonradan bu resimlerle çok yakın arkadaş oldu. Bazen kendisine bir arkadaş çizip onunla konuşuyor, bazen doğa’ nın en sakin hallerini çizip ruhunu dinlendiriyordu. Erkan büyüyüp genç ve yakışıklı bir çocuk olunca da ressam olmaya karar verdi. Erkan hayatı boyunca çizdiği resimlerde ki hayallerinin hepsini gerçekleştirdi ve hayatını hayal kurmaya devam ederek yaşadı.
ÇOCUK MASALLARI MASAL SARAYINDA..