Bir varmış bir yokmuş. Günlerden bir gün, çok güzel bir ülkede, Zeynep adında küçük bir kız çocuğu dünyaya gelmiş. Annesi ve babası Zeynep’ i kucaklarına aldıklarında, sağlıklı bir şekilde doğmasına çok sevinmişler. Annesi onu her gün güzelce yediriyor, süsleyip, temiz kıyafetler giydiriyordu. Babası da her işten geldiğinde onunla eğlenceli vakitler geçiriyordu. Her geçen gün Zeynep biraz daha büyüyordu. Fakat günler geçtikçe, Zeynep de büyüdükçe, huysuz bir çocuk olmaya başlamıştı. Kimse ile eşyalarını paylaşmıyor ve arkadaşlarına da oldukça kötü davranıyormuş. Bir gün Zeynep oyun oynamak için yine aynı saatte dışarı çıkmış ve yanına oyuncaklarını da almıştı. Dışarı da oyun oynayan çocukların yanlarına gitmek istedi ama yine oyuncaklarını isterler diye gitmekte kararsız kaldı. Arkadaşları o kadar eğleniyorlardı ki, en sonunda karar verip onların yanına gidebilmişti. Zeynep onların yanına gidince:
“Merhaba.” dedi. fakat onu gören çocuklar onu yanlarında istemediler. O gelince başka bir yere gittiler. Çocuklardan biri Zeynep’ e:
“Hadi arkadaşlar biz gidelim. Zeynep hep mızmızcılık yapıyor ve sadece kendi istekleri olsun istiyor. Biz kendimiz gidip güzelce oynayalım. O da anne ve babasının yanına gidip oynasın.” Sonra oradaki çocuklar oradan uzaklaşmışlar, Zeynep’ i de aralarına almak istememişlerdi. Zeynep bu duruma çok üzülmüştü ve hemen annesinin yanına gitmişti. Ağlayarak annesine bir şeyler anlatıyordu fakat annesi hiçbir şey anlamıyordu.
“Zeynep kızım. Noldu sana. Önce sakinleş bakalım. Eğer böyle yaparsan senin söylediklerinden hiçbir şey anlayamam ki.” Zeynep, annesi öyle söyleyince sakinleşmeye çalışmış ve sonunda annesi ile konuşabilmişti. Annesine:
“Anneciğim, bugün arkadaşlarım beni aralarına almadılar. Ben mızmızcılık yapıyormuşum diye. Bir daha kimse benimle oynamayacakmış.” dedi ve tekrar ağlamaya başladı. Annesi Zeyneple konuşmaya başladı:
“Zeynep, arkadaşlarının kalbini kırmış olabilir misin? Yoksa yine huysuzluk mu yaptın onlara karşı?”
“Hayır anneciğim. Sadece oyuncaklarımı onlarla paylaşmak istemedim ve Sare’ ye çirkinsin dedim. Sonra da bana küstüler.”
“Ah kızım, neden arkadaşlarına öyle laflar söylüyorsun. Sare ne kadar üzülmüştür şimdi. Eğer sen arkadaşlarının böyle kalbini kırıyorsan kimse seninle konuşmaz. Sare’ den ve arkadaşlarından özür dilemelisin kızım. Yoksa bir daha seninle arkadaş olmak istemeyebilirler. Benim akıllı kızım gidip özür dileyecek arkadaşlarından ve barışacaklar değil mi?” Annesi böyle konuşunca içi rahatlamıştı Zeynep’ in. Yani özür dileyince tekrar barışacaklardı. Kafasını sallayarak annesine:
“Tamam, anneciğim.” dedi. Ama bugün onlarla konuşmak istemedi. Çünkü o da arkadaşlarına kırılmıştı.
“Eğer beni üzerlerse yine onlara kötü sözler söyleyeceğim.” diye düşünmüş. Sonra yine oyuncaklarını alarak bahçelerinde bulunan ceviz ağacının yanına doğru gitmiş. Hemen Ceviz Ağaç’ ının dibine oturarak oynamaya başlamış. Oyuncakları ile oynarken de Ağaç ile konuşuyormuş:
“Ceviz Ağaç’ ı, biliyor musun ben arkadaşlarımı üzmüşüm. Ama onlarda beni üzdüler. Oh olsun onlara.” diye söyleyince bir anda kafasına yukarıdan ceviz düşmüş ve Zeynep’ in başı acımış. Ceviz Ağaç’ına kızmaya başlamış.
“Sen kötü bir ağaçsın. Hiç güzel de değilsin. Başım acıdı. Offf.” diye söylenmiş. Sonra kızdığı Ceviz Ağaç’ ı bir anda konuşmaya başlamış ve Zeynep’ e:
“Asıl kötü olan sensin. Hem arkadaşlarına kötü davranıyorsun hem de herkesin kalbini kırıyor, kötü sözler söylüyorsun. İlk doğduğun zamanlarda seni çok severdim ama artık sevmeyi bırakacağım galiba.” Zeynep en başta inanamadı bu konuşan Ağaç’ a. Söylediklerine ise üzülmüştü ve ona:
“Ceviz Ağaç’ ı gerçekten ben kötü biri miyim? Benim en sevdiğim Ağaç sensin ama. Neden böyle söylüyorsun?”
“Az önce arkadaşlarına kötü davrandığın için, oh olsun onlara dedin. Kimseyle eşyalarını paylaşmıyorsun ve hep huysuzluk ediyorsun. Eğer böyle yapmaya devam edersen kimse seninle arkadaş olmaz. Ben de artık seni sevmeyi bırakır ve sen gelince hiç hareket etmem, konuşmam da. Eğer insanları üzersen, onlar da seni üzer ve yalnız kalırsın. Tek başına oynar, tek başına yaşarsın. Annen baban bile seni sevmez artık böyle kötü şeyler yapmaya devam edersen. Ama ben biliyorum sen kendini düzelteceksin. Arkadaşlarından özür dileyip, onlarla barışmalısın. Tamam mı Zeynep?” Ceviz Ağaç’ ı aynı annesi gibi konuşmuştu.
“Tamam.” dedi Zeynep. Hatasının farkına varmıştı. Yanlış düşünmüş ve kötü hareketler yapmıştı. Hem de arkadaşlarının kalbini kırmıştı. Bir anda Ağaç’ a dönüp:
“İlk senden özür dileyeyim o zaman. Sana kötüsün dediğim için. Sen çok iyisin ve beni gerçekten seviyorsun. Beni uyardığın için teşekkür ederim.” demiş. Ağaç’ta ona:
“Asıl annene teşekkür etmen gerek. Onun söylediklerini duyup, bende sana söyledim. Hem merak etme, sen arkadaşlarından özür dilersen, onlar da seni bugün aralarına almadıkları için senden özür dilerler emin ol.”
“Tamamdır, güzel Ağaç’ ım. Hemen gidip onlardan özür dileyeceğim. Sonra da anneme çok teşekkür edeceğim.” Ağaç Zeynep’ e gülmüş. Sonra da:
“Sen arkadaşlarınla aranı düzeltirsen, annene en güzel teşekkür cevabını vermiş olursun.” demiş gülümseyerek.
“Peki o zaman. Ben gidiyorum Ceviz Ağaç’ ım. Görüşürüz.” diyerek Ağaç’ ın yanından ayrılmış. Hemen arkadaşlarının yanına gitmiş Zeynep. Arkadaşları onu görünce yine sinirlenmişler ama onlardan önce Zeynep konuşmaya başlamış:
“Arkadaşlarım, biliyorum bana sinirlisiniz ve beni artık sevmiyorsunuz ama ben sizden özür dilemek istiyorum. Size kötü sözler söylediğim için, oyuncaklarımı paylaşmadığım için ve Sare’ ye çirkin dediğim için. Bundan sonra bir daha böyle birşey yapmayacağım. İstemezseniz de bir daha yanınıza gelmem. Hepinizden özür dilerim ve Sare senden ayrıca özür dilerim. Hepinizi çok üzdüm biliyorum.” diyerek başını önüne eğmiş. Onu böyle gören arkadaşları ona gülümsemişler ve demişler ki:
“Hayır Zeynep. Biz seni seviyoruz. Sen böyle şeyler yapınca biz çok üzüldük ve artık seninle konuşmak istemedik. Ama sen pişman olup bizden özür dileyince çok mutlu olduk. Elbette bizimle beraber oyunlar oynayabilirsin. Bizde senden özür dileriz, seni aramıza almadığımız için. Bundan sonra hepimiz birbirimize iyi davranıp, güzelce oyunlar oynayalım tamam mı?”
“Tamam.” demiş Zeynep. Gerçekten de Zeynep arkadaşlarından özür dileyince, arkadaşları da ondan özür dilemişti. Zeynep hatalıydı, onları üzmüştü ama onlarda Zeynep’ i aralarına almayarak Zeynep’ i üzmüşlerdi. Ceviz Ağaç’ ının dedikleri gerçekten de doğruydu. Zeynep onu düşünerek gülümsedi ve tek tek arkadaşlarına sarıldı. Arkadaşlarıyla beraber uzun bir zaman oyun oynadıktan sonra herkes evine gitmişti. Zeynep’ te eve gider gitmez annesine her şeyi anlatmış. Annesi kızına:
“Aferin benim güzel kızım. Sen doğru olanı yapıp, iyi davrandığın için arkadaşların seni tekrar aralarına almışlar. Her zaman iyi ve doğru olursan, kazanan sen olursun.”
“Beni uyardığın için sana çok teşekkür ederim anneciğim.” demiş Zeynep annesine. Annesi de:
“Elbette kızım. Seni ben uyaracağım, ben senin annenim, sende benim akıllı, güzel kızımsın. Hem ayrıca arkadaşlarınla aranı düzelterek bana en büyük teşekkürü etmiş oldun.” demiş gülümseyerek. Zeynep’ in aklına yine Ceviz Ağaç’ ının söyledikleri gelmiş. Kafasını cama doğru çevirince onunla göz göze gelmişler ve o an Ceviz Ağaç’ ı ona göz kırpmış. Zeynep ondan sonra hep arkadaşlarıyla, ailesiyle ve Ceviz Ağaç’ ı ile ömür boyu mutlu mesut yaşamış.
EĞİTİCİ MASALLAR İÇİN BİZİMLE KAL..