Günlerden bir gün, küçük bir köyde, her gün tarlasını ekerek geçimini sağlayan bir çiftçi yaşarmış. Hayatında hiçbir zaman bolluk ve rahatlık görmemiş, ama yine de işini dürüstçe yapıp, ailesiyle birlikte geçinmeye çalışırmış. Bir sabah, çiftçinin tarlasında büyük bir sel felaketi olmuş. Ekinleri sular altında kalmış, tarlası tamamen yok olmuş. Çiftçi, bu felaketten sonra çaresiz bir şekilde ormanın kenarına gidip ağlamaya başlamış.
Tam o sırada, karşısına güzel, parlayan tüyleriyle bir kuş çıkmış. Kuş, çiftçinin halini görüp ona yaklaşarak:
– Neden üzgünsün? demiş.
Çiftçi, durumu anlatmış ve:
– Tarlamı kaybettim. Ne ekebileceğim bir toprağım kaldı, ne de geçimimi sağlayacak bir şeyim. Ne yapacağımı bilmiyorum, demiş.
Kuş, çiftçiye bakarak:
– Senin haline çok üzüldüm. Ama sana bir yardımda bulunabilirim, demiş.
Çiftçi şaşkın bir şekilde:
– Nasıl? demiş.
Kuş, kanatlarını çırparak:
– Ben sana bir büyü yapacağım. Şimdi tarlana geri dön ve orada çok değerli bir altın elma bulacaksın. Bu elmayı satıp, zengin olacaksın. Ama dikkat et, bir gün gelir bu elma seni kötü bir şekilde etkileyebilir, demiş.
Çiftçi, kuşun sözlerini şaşkınlıkla dinlemiş ama umutsuz olduğundan kuşun teklifini kabul etmiş. Hemen tarlasına dönüp, söylediği yeri aramaya başlamış. Bir süre sonra, toprağın derinliklerinden parlayan altın renginde bir elma bulmuş. Hemen onu alıp pazara götürmüş ve gerçekten de çok yüksek bir fiyata satmış. Çiftçi, kısa süre içinde zengin olmuş. Evinin her köşesi altınlarla dolmuş, lüks içinde yaşamaya başlamış.
Ancak zamanla, çiftçi daha hırslı ve bencil bir insan haline gelmiş. Kazandığı paralarla artık köydeki diğer çiftçilere, komşularına bile gözünü dikmeye başlamış. Bir gün, altın elmanın verdiği servetle daha büyük bir mal mülk almak için tekrar kuşu aramaya gitmiş.
Çiftçi, kuşu bulduğunda ona şöyle demiş:
– Büyünü tekrar yap, sana her şeyin en güzelini getireyim. Artık ne istersem olacak değil mi?
Kuş, çiftçiye üzgün bir şekilde bakarak:
– O altın elma seni değiştirdi, demiş. Arzuların büyüdükçe, gerçek huzuru kaybettin. Eğer çok istersen, bir dilek daha verebilirim. Ama bir gün geldiğinde bu dilek seni gerçekten sıkıntıya sokacak.
Çiftçi, hırsla:
– O zaman bana her şeyi ver, her şeyin en iyisini! demiş.
Kuş, gözlerini kapatarak son bir büyü yapmış. Bir süre sonra, çiftçinin tüm mal varlıkları, altınları, her şeyi iki katına çıkmış. Ama bir sabah, çiftçi uyanıp dışarı baktığında, tüm servetinin içinde yaşayamayan bir şekilde terk edilmiş olduğunu görmüş. Altınlar, ağaçlar, evler birer birer kaybolmuş ve çiftçi, en sonunda her şeyini kaybetmişti.
Kuş, çiftçinin önünde belirmiş ve:
– Gördüğün gibi, çok istediğin şeyler seni yalnızlığa sürükledi. Şimdi her şeyin bitti. Geçmişte sana sunulan tek şey huzurdu, ama sen onu göz ardı ettin. Artık yalnızsın, demiş.
Çiftçi, pişmanlık içinde:
– Ben ne yaptım? demiş, ama iş işten geçmişti.
O günden sonra çiftçi, var olan her şeyin değerini öğrenmiş ve tek başına, sade bir hayat yaşamaya başlamış. Ama ne kadar uğraşsa da, bir zamanlar sahip olduğu zenginliği geri kazanamamış.
Ve böylece, gerçek mutluluğun parayla ya da sahip olduğun şeylerle değil, huzur ve kalpten gelen iyilikle bulunduğunu öğrenmiş.