Dağlar Beyi’nin Oğlu ile Ovalar Beyi’nin Kızı, Bir varmış bir yokmuş… Evvel zaman içinde yaşayan Dağlar Beyi’nin kırk yaşından sonra bir oğlu olmuş, bu bebek nerdeyse gece, gündüz demeden sürekli ağlar dururmuş.
Annesi bebeğin o halinden bıkmış usanmış, bir gün yine bebeğini emzirip karnını güzelce doyurmuş, Ama bebek hiç durmuyormuş, Annenin canı o kadar sıkılmış ki! Çocuğunu evde bırakarak çarşıya alışveriş yapmaya gitmiş.
Anne evden ayrıldıktan sonra eve giren bir kuş çocuğu giysilerinden tutarak alıp götürmüş, onuda yavrularıyla birlikte besleyip büyütmüş,
Günler ayları aylar yılları kovalamış, bu çocuk on dokuz yaşına gelince tıpkı bir kuşa benzemiş ve kuşlar gibi uçmaya başlamıştı.
Bir gün yiyecek bulmak için yuvadan ayrılmışlardı, tamda Ovalar Beyi’nin konağının üzerinden uçarlarken, Bey’in kızının bahçede gergef işlerken görmüş. Diğer kuşlardan ayrılarak sessizce bir ağacın üzerine konmuş ve o güzeller güzeli izlemeye koyulmuş.
Kız bir ara elindeki işi bırakarak biraz dolaşmaya çıkmış, bunu fırsat bilen kuş oğlan, güzel kızın iğnesini ve ipliğini aldığı gibi uçmuş ama güzel kız onun iğne ve ipliğini aldığını görmüş ve öylece arkasından bakınıp kalmış, her ne olduysa o günden sonra kız sararıp solmaya başlamıştı.
Ona neler olduğunu anlamaya çalışan babası merak edip:
” Kızım neyin var?” diye sormuş.
Kız ise olanlara bir anlam vermediğinden sadece gördüklerini onlara anlatmış sonrada
“Ne olur bana öyle bir hamam yaptır ki derdi olanlar orada yıkanıp derdine derman bulsun” demiş.
Ovalar Beyi bir hafta gibi kısa bir süre içerisinde o hamamı yaptırmış, sonrada tüm ülkede onu yaymış:
Bey canından çok sevdiği kızı için bir hamam yaptırdı, derdi tasası olanlar oraya gidip yıkansın, aklanıp paklansın. Derdi tasası olmayanlar ise hiç oraya uğramasın, duyanlar duymayanlara bunu söylesin…
tellalın söylediklerini duyan dertliler hamamı dolup taşırmış, kız orya her gelene derdinin ne olduğunu soruyormuş.
Oraya gelenler dertlerine derman bulup gidiyormuş, ama bey kızı kendi derdine bir türlü derman bulamıyormuş.
Bir gün Beyler Beyi’nin eşi başhizmetçisiyle birlikte hamama gidiyormuş kuş oğlan bir anda hizmetçinin elindeki bohçayı aldığı gibi uçup gitmiş…
Hizmetçi kadın öylece kuşun peşinden gizlene gizlene gitmiş, akşam karanlık çökmek üzereyken ormanlık bir bölgeye varmışlardı, Kuş oğlan derede yıkandığı anda yakışıklı bir delikanlı olup çıkmıştı. Sonra elindeki kılıcı kaldırarak büyük bir kayaya vurduğu gibi onu yararak içine girmiş.
Delikanlının yardığı kaya kapanmadan hizmetçi de hızlıca onun arkasından girmiş, hizmetçi kadın gördükleri karşısında şaşıp kalmıştı içerisi küçük bir saray gibiymiş! Hemen bir köşeye gizlenerek konuşmaları dinlemeye başlamış.
Kuş adam:
“Güzeller güzeli prenses İğnen, ipliğin burada; sen neredesin? A benim canım cananım, gönlümün sultanı, diyerek dolanıp duruyormuş.
Sabah uyanır uyanmaz kayayı yarıp dışarı çıkmış, sonrada derede giderek yıkanmış birden kuş adama dönmüş, onun gittiğinden emin olan hizmetçi ise bohçayı aldığı gibi hemen dışarı çıkmış.
Bey konağına gitmek için yola koyulan hizmetçi o kadar yorulmuştu ki önüne çıkan bir mandaya:
“Beni sırtında biraz taşır mısın?, diye sormuş.
Manda:
-Sırtımı biraz kaşırsan o zaman bindiririm, demiş.
Hizmetçi mandanın sırtını güzelce kaşıdıktan sonra ona binip gitmiş, az gitmişler uz gitmişler, dere tepe düz gitmişler en sonunda bir dere kenarına ulaşmışlar. Derenin suyu epey yükseldiğinden bir türlü geçememişler.
O anda ineklerini otlatmakta olan yaşlı bir nine gözüne ilişmiş hemen onun yanına vararak:
“Nine bu derenin karşı kıyısına nasıl geçeceğiz” diye sormuş.
Nine: “Başımdaki bitleri ayıklarsan söylerim,” demiş .
Hemen ninenin talebini yerine getirdikten sonra nine ona:
” Deredeki kara su geçsin, bekle sarı su geçsin biraz daha bekle mavi su gelince o zaman geçersin, demiş.
Hizmetçi dere kenarında oturup beklemiş, mavi su gelince hemen mandaya binerek derenin karşı kıyısına geçip hamama varmış.
Bey kızına başından geçenleri olduğu gibi anlatmış.
Kız: “Eğer sen beni onun yanına götürürsen bu hamamı sana hediye ederim,” demiş.
Ertesi gün sabah erkenden hazırlıklarını yaparak hizmetçiyle birlikte yola koyulmuşlar, akşam olmak üzereyken Kuş oğlanın yıkandığı dereye varmışlar, tamda o sırada kuş oğlan derenin kenarına konmuş derede yıkanıp fidan gibi çok yakışıklı bir delikanlı olmuş, sonrada az ilerde bulunan kayayı yarıp içeri girmiş, arkasından prenses ve hizmetçi kadın girip bir yere saklanmışlar.
Oğlan:
“Benim güzeller güzeli prensesim İğnen, ipliğin burada; sen neredesin? A benim canım cananım, gönlümün sultanı deyince kız saklandığı yerden çıkarak:
-Ben de buradayım, diyerek oğlanın yanına koşmuş, o gece kendi aralarında yaptıkları bir düğün ile evlenmişler, ertesi gününün sabahı hizmetçi kızı hamama göndermişler.
Günler bu şekilde geçip giderken oğlan her sabah giderken kayayı kapatıyormuş, Prensesi bir can sıkıntısı almış ki, orada yaşadığına pişman olmaya başlamıştı.
Günlerden bir gün bir çocukları olacağını öğrenmişler, oğlan:
“Seni anneme götürmemi ister misin, ben yukarıdan uçarım, sen benim gölgemden yürürsün. Anneme varınca ona: “oğlunuzun selâmı var, beni evinizde konuk edecekmişsiniz”, dersin
Sabah olunca beraber yola koyulmuş, kısa bir süre sonra eve varmışlardı, Prenses eve varınca kocasının söylediklerini evin hanımına anlatmış, hemen onu eve almışlar, iki gün sonra bebekleri olmuş, bebeğin göbeğinde aynı babasında olduğu gibi üç tane ben vardı.
Oğlan kuş olarak gelip pencereye vurmuş, prenses camı açınca oğlan;
“Uyusun da büyüsün yavrum, hanım ninesi duysun yavrum,” diye bağırmış.
Hizmetçiler hemen duyduklarını hanıma anlatmışlar, hanım çocuğu gördüğü vakit o zaman inanmış. pencerenin önüne tuzak kurmuş, Kuş olan akşam pencerenin önüne gelince tuzağa yakalanmış.
Oğlan: “Eyvahlar olsun bana ne yaptınız ben bur<da böle yaşayamam ki” demiş
Annesi: Benim canım oğlum, beni sana kavuşturan Tanrı’ya şükürler olsun! Söyle canım senin için ne yapabilirim?, diye sormuş.
Oğlan: Babam ormandan bulunan en büyük ağacı kessin o sırada ben de derede yıkanırsam tekrar insan olurum, demiş. Söyledikleri yapılınca oğlan kuşluktan kurtulup, yiğit bir delikanlı olmuş.
Dağlar Beyi yiğit oğluna; Ovalar Beyi kızı olan prensesi isteyerek kırk gün kırk gece süren bir düğünle tekrar evlenmişler. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine.
VELİ DAYI MASALLARI MASAL SARAYINDA…