Bir zamanlar büyük bir vadi içinde yemyeşil bir köy varmış. Bu köyde oğlundan hiç memnun olmayan çok zengin bir tüccar yaşarmış. Oğlan genç olmasına rağmen bu yaşına kadar hiçbir zeka ya da yaratıcılık belirtisi göstermemiş. Aynı zamanda da o kadar üşengeçmiş ki hiç çalışmazmış. Ancak annesi, oğluna toz konduramaz sürekli onun iyi işler yapacağını ve çok zeki olduğunu söylermiş.
Aradan yıllar geçmiş, çocuk evlenme yaşına gelmiş. Annesi kocasına:
“Bey, şu oğlana bir eş bul, evlendirelim.” demiş. Ancak adam oğlunun tembelliğini bildiğinden hiç yanaşmıyormuş. Annesi ümidini kaybetmemiş ve oğluna gelin aramaya çıkmış. Köyü karış karış gezmiş. Ama bir kişi bile oğlunu istememiş. Çünkü oğlan hiç çalışkan değilmiş.
Annesi pes etmeden gelin ararken kocasına sürekli oğlunun ne kadar zeki ve akıllı olduğundan bahsediyormuş. Bu durum artık tüccarı kızdırmış. Tüccar:
“Bak hanım, sürekli bu oğlanın çok zeki olduğundan bahsiyorsun. Madem bu oğlan bu kadar zeki neden bu zamana kadar hiç bunu göremedik?” demiş. Tüccar bu sefer oğluna dönüp konuşmasına devam etmiş.“İşte zeki olduğunu kanıtlaman için sana bir fırsat! Al bu bir lirayı pazara git. Bu para ile yiyecek bir şey, içecek bir şey, çiğnenecek bir şey, bahçeye ekecek bir şey ve inek için biraz yiyecek al demiş.
Anne ve oğlan şaşkın şaşkın adamın suratına bakakalmışlar. Oğlan babasının uzattığı parayı almış ve pazarın yolunu tutmuş. İçinden:
“Sadece bir lirayla ne alınabilir? Bu imkansız bir şey! Ben ne yapacağım şimdi?” diye düşünüp duruyormuş. Oğlan pazara yürürken yolda demircinin kızıyla karşılaşmış. Kız oğlanın üzgün suratını görünce merak etmiş:
“Noldu sana? Neden böyle üzgünsün?” diye sormuş. Oğlan olan biteni anlatmış. Demircinin kızı:
“Ne yapabileceğini biliyorum. Git ve bu bir lira ile karpuz al.” demiş. Oğlan:
“Eee, bu sadece tek bir şey hepsini nasıl karşılayacağım?” diye sormuş. Kız anlatmaya başlamış:
“Bu karpuzu yiyebilir ve çiğneyebilirsin, suyunu içebilirsin, çekirdeklerini bahçeye ekebilirsin ve kabuklarını da ineklere verebilirsin. Haydi, hemen karpuzu al, anne ve babana götür, onlar da mutlu olsunlar,” demiş. Oğlan kızın dediklerini yapmış.
Tüccar ve karısı bunu görünce çok sevinmişler. Kadın:
“Bak, bu oğlumuzun fikri ne kadar zeki olduğunu şimdi anladın mı?” demiş. Çocuk:
“Anne, aslında bunu bana demircinin kızı söyledi.” demiş.
Anne ve babası yine de oğullarının bu dürüstlüğü karşısında çok etkilenmişler. Demircinin ailesini akşam için yemeğe davet etmişler. İki aile birbiriyle çok iyi anlaşmış, iki genç arasındaki aşkın çiçek açtığını görmüşler. Kısa bir süre sonra demircinin kızı ve tüccarın oğlu evlenmiş. Genç delikanlı artık çalışkan bir koca olmuş. İkisi sonsuza kadar mutlu yaşamışlar.