Bir zamanlar, ormanın derinliklerinde, yüksek bir çınar ağacının dallarında yaşayan bir kuş ailesi vardı. Anne kuş, her sabah minik yavrusuna öğütler verir, onu uçmaya hazırlardı. Yavru kuş, dünyayı keşfetmek için sabırsızdı ama henüz uçamayacak kadar küçüktü.
Bir gün, Ela adında meraklı ve iyi kalpli bir kız, köyde dolaşırken kuşun yavrusunu yerde buldu. Küçük yavru kuş, düşmüş ve kanatları henüz güçsüzdü. Ela, kuşu kucaklayıp, “Merak etme, seni korurum,” diyerek yavruyu evine götürdü.
Ela evine vardığında, yavru kuşu dikkatlice yatağına yerleştirdi ve ona sıcak bir yer yaptı. Fakat, birkaç dakika sonra anne kuş, gökyüzünde çaresizce çırpınmaya başladı. Ela, nehrin kenarındaki kuş yuvasına bakınca, anne kuşun yavrusunun peşinden gittiğini fark etti. Yavru kuş annesini görünce, çırpınarak “Anne, anne!” diye bağırarak ağlamaya başladı.
Ela, yavrunun anne kuşunu ne kadar özlediğini ve ne kadar mutlu olduğunu görünce üzülmeye başladı. Yavru kuş, annesinin yanına gitmek için kanatlarını çırpıyordu, ama çok zayıftı. Anne kuş, yavrusunun peşinden gelip, Ela’nın penceresine kondu ve yüksek sesle cıvıldamaya başladı. Anne kuşun gözlerinde, yavrusunu geri almak için duyduğu endişe vardı.
Ela, gözyaşları içinde iki kuşu izlerken, kalbi çok acıdı. “Yanlış yaptım,” dedi içinden. “Yavru kuşun yerinin annesinin yanı olduğunu şimdi anlıyorum.” Hemen yavru kuşu nazikçe kucaklayarak, dışarıya çıktı ve onu annesinin yanına bıraktı. Yavru kuş, annesinin kanatları arasında güvenle yerini aldı, anne kuş da yavrusunun etrafında sevgiyle döndü.
Ela, kuş ailesinin birleşmesini izlerken büyük bir huzur duydu. O günden sonra, Ela her zaman başkalarına, özellikle de hayvanlara, onların doğal yaşamlarını bozmayacak şekilde yardımcı olmaya karar verdi.
Anne kuş, Ela’ya minnettarlıkla bakarak cıvıldadı. Ela da ormanın derinliklerine bakarak, sevginin ne kadar değerli bir şey olduğunu fark etti.
Ve böylece Ela, sadece yavru kuşun değil, kendisinin de büyüdüğünü ve hayatı doğru bir şekilde anlamaya başladığını hissetti.