Masal Sarayı

En güzel çocuk masalları, çocuk hikayeleri, keloğlan masalları ve daha fazlası sitemizde.

Ela’nın Topu Masalı

Bir varmış, bir yokmuş… Uzak diyarların birinde, yemyeşil ormanların ve rengârenk çiçeklerin arasından geçen bir köy varmış. Bu köyde herkes birbirine yardımcı olur, gönül hoşluğu içinde yaşarlarmış. Ama bir gün, ormanın derinliklerinde yaşayan küçük bir kız çocuğu, adı Ela, büyük bir soruyla karşılaşmış. Ela, çok güzel ve parlak bir topa sahipti, herkes onunla oynamak isterdi ama Ela, topunu kimseyle paylaşmak istemezdi.

Bir sabah, Ela ormanda oyun oynarken, topunu ağacın altına koymuş ve bir anlık dalgınlıkla başka bir çiçek toplamaya gitmiş. O sırada, Ela’nın en yakın arkadaşı, küçük bir tavşan olan Minik, oradan geçiyormuş. Minik, topu görünce çok mutlu olmuş. “Ne kadar güzel bir top!” diye içinden geçirmiş. Ama sonra, “Ela buna çok değer veriyor, onun izni olmadan alırsam üzülür,” diye düşünmüş. Minik, Ela’yı bekleyerek, topu olduğu gibi yerine bırakmış.

Ela çiçeklerini toplayıp geri dönerken, Minik’i topun başında görmüş. “Minik, sen neden topumu almadın?” diye sormuş Ela, biraz şaşkın bir şekilde. Minik, gülerken şöyle demiş: “Ela, senin topun çok güzel ama ben, senin iznin olmadan almak istemedim. Belki sen de benimle oynarsın, ikimiz birlikte eğleniriz.” Ela, Minik’in söylediklerini anlamaya başlamış ama yine de topunu paylaşmakta zorlanmış. “Ama bu benim topum, sadece ben oynamak istiyorum,” demiş, biraz sinirli bir şekilde.

O sırada, ormanın derinliklerinden bir ses gelmiş. Ela ve Minik hemen sesin geldiği yöne bakmışlar ve karşılarına yaşlı bir kaplumbağa çıkmış. Kaplumbağa, yaşadığı uzun yıllar boyunca birçok şeyi öğrenmiş biriymiş. “Merhaba çocuklar, ne konuşuyorsunuz öyle?” diye sormuş. Minik, Ela’nın paylaşmakta zorlandığını anlatmış. Kaplumbağa gülümseyerek, “Paylaşmak, sadece başkalarına neşe getirmek değil, aynı zamanda kendine de bir mutluluk katmaktır,” demiş.

Ela, biraz kafası karışmış ama yaşlı kaplumbağa dikkatle dinlemiş. Kaplumbağa devam etmiş: “Biliyorsunuz, ormanda her şey birbirine bağlı. Bir kuş, bir çiçek, bir ağaç… Her şeyin paylaşıldığı bir dünya daha güzel olur. Bir çiçeğin polenlerini bir arı alır, ama o arı başka bir çiçeğe taşır. Ağaçlar meyvelerini düşürür, bunlar hem diğer hayvanlar hem de insanlar için birer armağandır. Paylaşmak, her şeyin yaşam bulmasını sağlar.”

Ela, biraz düşündükten sonra sormuş: “Ama ben topumu paylaşınca ne olacak? Benim oynayacak bir şeyim kalmaz?” Kaplumbağa, gülümseyerek şöyle demiş: “Ela, paylaşmak demek sadece bir şeyi bırakmak demek değildir. Paylaşmak, yeni oyunlar, yeni arkadaşlıklar yaratmak demektir. Eğer topunu paylaşırsan, belki Minik sana başka bir oyun öğretir. Ve belki birlikte çok daha eğlenceli bir şeyler keşfederiz.”

Ela, bu sözleri düşünerek gözlerini kapamış. İçinde bir şeyler değişmeye başlamıştı. Yavaşça topunu Minik’e doğru iterek, “Gel, seninle oynayalım,” demiş. Minik, şaşkın bir şekilde bakarak, “Gerçekten mi?” diye sormuş. Ela gülümsemiş ve “Evet, birlikte çok eğlenebiliriz!” demiş.

İki arkadaş birlikte oynamaya başlamışlar. Minik, Ela’ya yeni oyunlar öğretmiş, Ela da Minik’e yeni oyunlar keşfetmiş. Topları bir süre sonra yoldaşları olan diğer orman hayvanlarına da vermişler. Her biri sırayla topu alıp oyun oynamış. Her defasında, herkesin mutlu olduğunu, birlikte daha eğlenceli vakit geçirdiklerini fark etmişler. Ela, paylaşmanın aslında ne kadar güzel olduğunu anlamış. Kendi topu olmadan da, birlikte daha çok eğlenebileceğini keşfetmiş.

Ela artık paylaşımdan korkmamış, tam tersine her yeni günde, paylaşmanın getirdiği mutluluğu yaşamak istemiş. O günden sonra, her zaman ve her yerde paylaşmanın güzelliklerini fark etmiş ve her zaman çevresindekilere de anlatmış.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to top