Adamın biri Mûsâ Peygamber’e geldi:
“Ey Mûsâ! Ne olur, dua et de ben hayvanların
dilinden anlayayım ve bundan kendime pay
çıkartarak daha iyi bir insan olayım,” dedi.
Mûsâ Peygamber:
“Haydi işine git, kaldıramayacağın yükün
altına girme. Bu halin senin için daha hayırlıdır,”
dedi.
Ama adam dinlemedi ve ısrar etti:
“Ey Mûsâ! Ne olur, hiç olmazsa kapımda
yatan köpekle horozun dilinden anlayayım.”
Mûsâ Peygamber, adamı bu işten vazgeçirmek
için ne kadar uğraştıysa da, olmadı. Adam ısrar
etti. Bunun üzerine Mûsâ Peygamber, ona dua
etti. Adam sevinerek evine döndü. Ertesi sabah
hizmetçi sofrayı kurarken, bir parça ekmek yere
düştü. Horoz koşarak bunu kaptı. Köpek ona
kızarak:
“Ey horoz, sence bu yaptığın doğru mu? Sen
buğday da yiyebilirsin arpa da. Hatta mısır da.
Ama ben ekmekten başka bir şey yiyemem,
neden benim yiyeceğimi kapıyorsun?” dedi.
Horoz yanıt verdi: “Haklısın… ama hiç
üzülme, yarın bizim efendinin eşeği ölecek, sen
de böylece karnını güzelce doyuracaksın,” dedi.
Onların konuşmalarını duyan adam, hemen
eşeği pazara götürerek sattı. Ertesi sabah,
“Bakalım köpekle horoz ne konuşacaklar?” diye
onların yanına geldi.
Köpek, horoza sitem ediyordu:
“Hani eşek ölecekti, hani bugün karnımızı
güzelce doyuracaktık?”
Horoz: “Eşek elbet de öldü, ama başka yerde;
çünkü efendimiz onu sattı. Ama hiç merak etme;
çünkü yarın at ölecek, o zaman da daha büyük
bir ziyafete konacaksın,” dedi.
Bunları duyar duymaz, adam hemen ahıra
koştu, atı pazara götürüp sattı. Sevinçle evine
dönerken şunları düşünüyordu:
“Bu hayvanların dilini öğrenmem çok iyi oldu.
Böylece zarardan kurtuldum.”
Ertesi sabah, yine, “Acaba ne konuşacaklar?”
diyerek köpekle horozun yanına gitti. Köpek
yine horoza sitem ediyordu:
“Yahu horoz, bu sefer de dediğin olmadı;
yoksa sen de mi yalan konuşmaya başladın?”
dedi.
Horoz: “Hayır ben yalan söylemedim; at
ölecekti… ancak sahibimiz onu da sattı. Sen yine
de merak etme, yarın sahibimizin çok sevdiği
kölesi ölecek o zaman yemekler yapılacak,
helvalar dağıtılacak; hepimiz doyacağız,” dedi.
Bunu duyan adam, yine hiç beklemeden
kölesini pazara götürüp sattı. Dönerken:
“Bu horozla köpeğin dilini öğrenmem iyi oldu.
Bu sayede birçok zarardan kurtuldum,” diye
düşünerek seviniyordu.
Ertesi gün, yine köpekle horozun yanına
koştu. İkisi yine konuşuyorlardı. Köpek bu sefer
çok kızgındı:
“Ey yalancı horoz, hani köle ölecek, bu sayede
karnımız doyacaktı? Günlerden beri beni
yalanlarınla avutuyorsun! Bu sana yakışır mı?”
Horoz: “Ben yalancı değilim,” dedi, “Köle
öldü, ama burada değil, başka yerde. Çünkü
sahibimiz onu da sattı. Aslında hiç iyi etmedi.
Çünkü şimdi sıra kendisine geldi: İlk önce, kaza,
bela eşeğe gelecek, böylece sahibimiz kazadan
kurtulmuş olacaktı. Eşeği satınca, sıra ata geldi;
atı da satınca, köleye geldi. Köleyi de satınca,
bela sırası ona gelecek. Sıra onda… Yarın
sahibimiz ölecek, o sayede hepimiz doyacağız,”
dedi.
Bunu duyan adam ağladı, dövündü, başını
taşlara vurdu; ama iş işten geçmişti.