
Okulda, her hafta futbol maçı yapılırdı. Öğrenciler, maçlarını çok severlerdi ve okulun en popüler etkinliği futboldu. Herkes kendi takımında en iyi oyuncu olmak isterdi, ancak bir gün bir sorun çıktı. Takımlardan birinde, adı Mert olan bir çocuk sürekli hile yapıyordu.
Mert, çok yetenekliydi ama bazen yeteneğini doğru şekilde kullanmak yerine, rakip takımın oyuncularını zor durumda bırakmak için hile yapıyordu. Bir maçta, topu elle alıp rakiplerinin dikkatini dağıttı ve gol attı. Diğer çocuklar bu durumu fark etti ama Mert hemen şöyle dedi: “Topu ellememedim, sadece biraz denge kaybettim!”
İlk başta kimse Mert’e bir şey söylemedi, çünkü o, takımı adına çok iyi oynuyordu. Ancak, maçlar ilerledikçe hile yapma davranışı artmaya başladı. Bir gün, Mert rakip takımın kalesine çok yakınken, topu gizlice düşürüp kendi kalesinden topu çıkararak gol attı. Bu, diğer çocukları çok kızdırdı.
Takım arkadaşları da fark etti ki, Mert’in kazanma hırsı, oyun ruhunu bozmaya başlamıştı. Takımın lideri, Emir, buna son vermek için bir plan yaptı. Emir, maç sırasında takım arkadaşlarını uyardı ve hepsi Mert’in hilesini fark edebileceği şekilde pozisyon aldı.
Bir sonraki maçta, Mert yine hile yapmaya çalıştı, ama bu kez takım arkadaşları onu dikkatlice izledi. Rakip takıma topu vermek yerine, topu ona geri pas vererek onu şaşırtmaya başladılar. Hile yapmaya çalıştığında, takım arkadaşları Mert’in hatasını gördü ve hakeme doğru bağırarak “Topu elle aldı!” dediler.
Hakem, Mert’in hile yaptığını fark etti ve ona uyarı verdi. Mert utanmıştı ve herkesin içinde özür diledi. O günden sonra, hile yapmanın kazanmanın gerçek yolu olmadığını anladı. Gerçek zaferin, takım ruhu ve dürüstlükle elde edileceğini fark etti.
Maçlar bundan sonra daha eğlenceli ve adil bir şekilde devam etti. Mert de artık sadece yeteneğini kullanarak oynamaya ve takımına gerçekten katkı sağlamaya karar verdi.