Bir zamanlar, küçük bir kız vardı. Zeynep, ailesiyle birlikte kutsal bir yolculuğa çıkmak istiyordu. Kalbi, Kabe’yi görmek için heyecanla çırpınıyordu. Annesi, babası, kardeşleriyle birlikte bir gün o muazzam kutsal mekanın içini görmek ve dua etmek istiyordu.
Ancak, Zeynep’in okulda çok önemli bir sınavı vardı. Annesi ona, “Sevgili kızım, okulun çok önemli. Biz Kabe’ye gideceğiz ama sen bu sınavı geçmek zorundasın, bir dahaki sefere gelebilirsin,” dedi. Zeynep çok üzülse de, annesinin söylediklerini düşündü ve sabırlı olmayı karar verdi. “Bir dahaki sefere ben de gideceğim, ama önce okulumu bitireceğim,” dedi.
Ailesi onu dedesinin evine bırakacaktı. Zeynep dedesini çok severdi, o da Zeynep’i çok severdi. Dedesinin evinde çok eğlenir, ondan eski masallar dinlerdi. Dedesinin yanında olmak Zeynep’in ruhunu dinlendirirdi. Anne ve babası, Zeynep’e “Okulunu bitir, biz de bir an önce döneceğiz, sonra hep birlikte gideceğiz,” diyerek onu dedesinin yanına bırakıp, yolculuğuna çıktı.
Zeynep, biraz hüzünlense de, dedesiyle vakit geçirmeyi dört gözle bekliyordu. Her gece ona masallar anlatır, marangozluk öğretir, sabahları dedesi ve ninesi ile birlikte kahvaltı yaparlardı. Okuluna da sıkı sıkı çalışarak devam etti. Zeynep’in içinde bir umut vardı; “Bir gün ben de Kabe’yi göreceğim,” diyordu.
Zeynep’in annesi ve babası, o kutsal topraklara vardıklarında, Zeynep’in hatırladığı her dua, her özlem daha da büyüyordu. Ama Zeynep, derslerini bitirip okulu bitirince, ona da o yolculuk nasip olacaktı.
Ve gün geldiğinde, Zeynep okulunu başarıyla bitirdi, artık zamanı gelmişti. Tüm ailesiyle birlikte Kabe’ye gitmek için hazırdı. Zeynep, sevincinden uçuyordu. O kutsal mekan, Zeynep’in sabrının ve çabasının ödülüydü.
Zeynep’in azmi ve sabrı, sonunda ona çok özel bir yolculuğu getirdi. Hayatta bazen istediğimiz şeyler için sabırla beklememiz ve onu hak etmek için elimizden gelen azmi göstermemiz gerekir..