
Kanuni Sultan Süleyman’ın Şeyhülislâm Ebussuud Efendi ile arasındaki meşhur “karınca meselesi” hikayesi, hem hukuki hem de ahlaki dersler içeren ilginç bir olaydır. Bu makalede, hikayeyi daha geniş bir perspektiften ele alarak tarihin, ahlakın ve adaletin nasıl kesiştiğini inceleyeceğiz. Ayrıca, bu hikayeden çıkarılacak derslere ve halk arasında neden bu kadar yaygınlaştığına dair daha derin bir bakış sunacağız.
Osmanlı İmparatorluğu’nun en güçlü padişahlarından biri olan Kanuni Sultan Süleyman, bahçesindeki ağaçlara zarar veren karıncalar yüzünden endişelenir. Doğrudan harekete geçmek yerine, Şeyhülislâm Ebussuud Efendi’ye bir mektup göndererek şu soruyu sorar:
“Ağaçları karıncalar sardı. Onları yok etmek caiz midir?”
Ebussuud Efendi ise mektuba şu yanıtı verir:
“Yarın Hakk’ın divanına varınca,
Süleyman’dan hakkın alır karınca.”
Bu cevap, hem karıncaların yaşam hakkını hem de insanın yeryüzündeki sorumluluklarını hatırlatan güçlü bir ders içerir.
Bu kısa ama çarpıcı olay, birkaç önemli mesaj taşır:
Hikaye, yöneticilerin adaleti her koşulda gözetmesi gerektiğini vurgular. Kanuni Sultan Süleyman gibi güçlü bir hükümdarın bile, küçük bir karınca için düşünceye dalması, adaletin her canlı için geçerli olduğunu gösterir.
Karıncaların yaşam hakkını savunan bu cevap, çevre koruma bilincine dair bir mesaj içerir. İnsan, doğanın bir parçasıdır ve diğer canlılara saygı göstermelidir.
Ebussuud Efendi’nin cevabı, ahlaki sorumluluğu hatırlatarak her kararın ahiret boyutunu düşünmemiz gerektiğini öğretir.