Bir zamanlar, ormanın derinliklerinde yaşayan kurnaz bir tilki varmış. Bu tilki, diğer hayvanları kandırıp avcıların tuzaklarına yönlendirmekle ünlüymüş. Karşılığında avcılardan her zaman güvenli bir geçiş ve yiyecek alırmış. “Bu ormanda hayatta kalmak için en zekisi benim,” diye düşünür ve kendisiyle gurur duyarmış.
Bir gün, avcılar tilkiyi çağırmış. “Bize birkaç tavşan yakalamamıza yardım et, sana bir sepet dolusu yiyecek verelim,” demişler. Tilki hemen kabul etmiş ve tatlı dille tavşanları kandırarak onları avcıların ağına doğru yönlendirmiş. Zavallı tavşanlar tuzağa düşerken, tilki keyifle avcıların getirdiği yiyecekleri yemiş.
Ama zamanla tilkinin yardımları avcılara yetmemeye başlamış. “Bu tilki işimize yarıyor ama artık onu da yakalayalım,” demişler. Tilkiye yaklaşarak, “Bu sefer bize geyikleri yakalamamızda yardım et,” demişler. Tilki isteksizce kabul etmiş ama bu sefer avcılar tilkiyi kandırıp kendi hazırladıkları bir kafese kapatmışlar.
Tilki korkuyla, “Beni neden yakaladınız? Ben hep size yardım ettim! Sizinle iş birliği yaptım!” diye bağırmış. Ama avcılar gülerek, “Sen kendi arkadaşlarını, kendi türünü satacak kadar kurnazdın. Senin gibi bir hainin bizim de güvenimizi kazanamayacağını anlamalıydın!” demişler.
Zavallı tilki, yaptığı hataların farkına varmış ama artık çok geç olmuş. Ormanın diğer hayvanları ise tilkiden öğrendikleri dersi hiç unutmamışlar.
Öğüt: Kendi çıkarlarımız uğruna başkalarına ihanet etmek, sonunda yalnızca kendimize zarar verir. Birlik ve dürüstlük her zaman kazandırır.