Çölde hiçbir canlının hayatta kalamayacağı yerde bir mucize gerçekleşmiş. Büyüleyici güzellikte bir gül yetişmiş. Küçük bir tomurcuktan küçük bir çiçek yeşermiş. Daha sadece taç yaprakları olsa da herkesin o güne kadar gördüğü en güzel şeymiş.
Gülün hemen yanında da iki kaktüs büyümüş. İsimleri Ted ve Moss imiş. Ted kısa, Moss’ta uzun boylu kaktüsmüş. Kendilerine ait eşsiz şekilleri varmış ve aralarında bir gül olduğu için çok mutluymuşlar. Ted:
-Aramızda bir gül yetişmesi sanki bizi sihir gibi. Moss: -Gerçekten öyle. Bekle..
Adını neden sihir koymuyoruz? -Aaa bu harika bir isim. Sihir.. Böylece Güzel gülün adı Sihir olmuş. Sihir sıradan bir gül değilmiş ve iki kaktüste bunu iyi biliyormuş. Normal bir çiçeğe göre çok yavaş büyüyormuş. Bu durum Ted ve Moss’u çok sevindiriyormuş çünkü uzun süre orada kalacağa benziyormuş.
Sihir çocukken çok yaramazmış. Moss’a çimdik atar sonra suçu Ted’in üstüne atarmış. Moss: -Şunu yapmayı keser misin Ted? Bu numara bayatladı. -Ne numarası.
Yoksa içimde depoladığım suyu içmemden mi bahsediyorsun? Ama bu numara değil ki.
Bu şekilde hataya kalıyorum. Sende içindeki sudan içebilirsin. Bu kadar basit, diye cevap vermiş Ted. Moss: -Bu iğrenç.. Canın ne istiyorsa yap ama bana anlatma. Çimdik atmayı da bırak. Ted:- Çimdik atmak mı? Yüce tanrım. Yine gözlerin açıkken mi uykuya daldın sen? Moss: -Aynı bahaneyle gelme. Bunu daha öncede yaptın ve sıkıldım. Ted: -Öyle olsun ama neden sıkıldın dahi çocuk. Çölün ortasında dikilmekten mi yoksa? O zaman neden biraz dolaşmıyorsun ki?
Kökte senin hayatta senin. Moss: -Beni çimdiklemeyi bırak tamam mı? Ted: -Seni çimdiklemiyorum. Gözü açık rüya görmekten vazgeç artık. Kaktüsler bunun üzerine saatlerce tartışırmış. Küçük ve masum gülü kimse suçlamazmış. Ted ve Moss kaktüsmüş ve ikisinin de içinde bol miktarda su varmış. İkisi de Sihir’e su verip sağlıklı kalmasına yardım ediyormuş.
İkisi de onu çok seviyormuş. Ama yeterince su içmezse öleceğini söylemeyi unutmuşlar. Aradan aylar geçmiş ve Sihir büyümüş. Sonunda dünyada açan en güzel çiçek olmuş. Pırıl pırıl yaprakları ve katmanları varmış. Rengi parlak kırmızıymış.
Şaşırtıcı bir şekilde Ted’den daha uzun boylu ama yine de Moss’tan kısaymış. Her iki kaktüste sihirle gurur duyuyormuş. Kökleri kumun altına yayılmış ve onu toprağın üstünde dimdik tutmuş. Moss ne zaman isterse yıkanmasını sağlıyor, Ted ise dalını açarak sıcaklarda susuzluğunu gidermesine yardım ediyormuş. Değişen bir şey yokmuş. Sihir iki arkadaşını da seviyormuş. Aylar geçmiş ve sonunda çöle bir ziyaretçi gelmiş. Bu deve üzerinde bir turistmiş. Turist:
-Ne gül mü? Çölde mi? Bu şimdiye kadar gördüğüm en güzel ve en sihirli şey. Turist iyice yaklaşarak çiçeği incelemiş. Sonra bir tas alarak Sihir’in önüne koymuş. -Susamış olmalısın küçük çiçek, bekle. Küçük spreyimi bulayım. Sana banyo yaptırma zamanı geldi demiş.
Ama Sihir onu dinlemiyormuş. Tasın içindeki sudan yansıyan görüntü onu büyülemiş. Bu kendi yansımasıymış. -Gerçekten dünyadaki en güzel çiçek benim. Şu duruşa bakın. Şu parlak kırmızıya bakın.
Kalın yapraklar, harika görünüyorum. Şimdiye kadar Ted’le Moss’a benziyordum. Onlara ihtiyacım var sanıyordum ama yokmuş. Asıl onların bana var. Onları çekici gösteriyorum. Turist spreyini bulduktan sonra tastan su çekerek Sihir’in üstüne püskürtmüş. Damlalar Sihir’i daha da büyüleyici göstermiş.
Sihir: -Aman tanrım, aman tanrım. Şu görünüşüme bakın demiş. Turist: -Hmm, bu çiçek gerçekten çok güzel. -Oh, teşekkürler yabancı demiş Sihir. Turist: -Bu çiçeği yanıma alırsam beni herkese çok çekici göstereceğinden eminim. Şehri görmek istersin öyle değil mi? Sihir: -Şehri mi? Ah tabi ki görmeyi çok isterim. -Gövdendeki o yara ne? Hmm, kaktüsler yüzünden olmalı.
Herkesin seni görmeye geleceği bir bahçede güven içinde olmayı hak ediyorsun demiş turist. Turist gövdesindeki o sıyrığın Ted’in verdiği suyu içmek için eğildiği zaman olduğunu bilmiyormuş. Ayrıca ait olduğu topraktan söküldüğü zaman ölebileceğini de bilmiyormuş. Turist: -Bekle, seni köklerinle çıkartayım.
Ama kaktüslerin ikisi de şehrin bulundukları yerden çok uzakta olduğunu biliyormuş. Sihirde büyülü bir çiçekmiş. Sıradan bir gül değilmiş. Zorlu çöl şartlarında o kadar uzun bir yolculuğa dayanamazmış. Yerinden söküldükten sonra Sihirin uzun süre yaşayamayacağını biliyorlarmış. Turist kökleri sökmek üzereyken hiç düşünmeden dikenlerini batırmışlar.
Turist: -Ah! O ne cüret sizi aptal kaktüsler! Öfke ve acı içindeki turist Moss’u yumruklamış. Ancak kaktüs olduğu için ona hiçbir zarar verememiş.
Aksine dikenler eline battığı için daha da çok yaralanmış. Moss: -Aptal olan kimmiş insan? Aferin sana Mossy! Turist kaktüsün kendine güldüğünü duyamasa da öyle olduğunu düşünüyormuş. Daha çok sinirlenmiş ve Ted’e bir tekme atmış ancak yine: -Ay ay ay demiş. Moss: -Ha ha ha. Artık durması lazım.
Turist üzgün bir şekilde devesine binerek oradan ayrılmış. Ted ile Moss içten kahkahalar atmış ama sihir hiç gülmüyormuş. Onlara:
-Nasıl cüret edersiniz? Beni neden kıskanıyorsunuz? demiş.
Ted: Kıskanmak mı? Sihir sen olanları anlamadın galiba. Seni oradan kendi çıkarları için sökecekti. Seni hiç önemsemiyordu ki. Sihir: -Benim için neyin doğru olduğuna nasıl karar verirsiniz? İki çirkin kaktüssünüz.
Oysa ben bu gezegendeki en güzel çiçeğim. Duymadınız mı? insanların bana geleceği güvenli bir bahçede olmalıymışım ben. Moss: -Sihir, bu kadar kibirli olmamalısın demiş. Sihir: -Peki, neden? İkinizi özel kılan şey ne? Ted: -Suyu yıllarca tutabiliriz.
Sen nasıl hayatta kaldığını zannediyorsun. Ama Sihir onu dinlemiyormuş. Şikâyet edip iki kaktüse hakaret etmeye devam etmiş. Bir daha su içmek için Ted’e doğru eğilmeyeceğine yemin etmiş. Güzel boynu zarar görüyormuş. Moss: -Ciddi misin?
Bir daha su içmeyecek misin? Güzel, Ted onunla yeteri kadar ilgilendik. Artık başının çaresine bakmalı. İki kaktüsünde kararı kesinmiş. Sihirle konuşmayı bırakmışlar. Küstah bir şekilde davranmaya başladığı için ona kızmışlar. Sihir ilk birkaç gün çok mutluymuş.
Köklerinde kalan su onu taze tutmaya yetiyormuş. Kaktüslerle ilgilenmiyor, kendini onlardan uzak tutuyormuş. Ama bir hafta sonra, kendini zayıf hissetmeye başlamış. Dik durmaya çalışıyor, zayıflığını kaktüslere göstermek istemiyormuş. Ancak köklerindeki tüm suyu kullanmış. İçinde bir şeyler dağılıyor ve solmaya başlıyormuş.
Moss: -Sihir, gururu bir kenara bırak da biraz su iç demiş. Ted: -Evet Sihir, biraz su içtikten sonra yine dünyadaki en güzel çiçek sen olacaksın.
Sihir: -Hayır, asla su içmeyeceğim. Yıkılsam da. Bir gün daha geçmiş ve Sihir tamamen solmuş. Sersemlemiş ve zayıfmış. Derken ağlamaya başlamış: -Bunlar neden başıma geliyor sanki? Ted ona:
Çünkü hayatta kalmak için suya ihtiyacın var kibirli çiçek. İzin ver de yardım edelim bari demiş. Sihir: -Hala yardım mı etmek istiyorsunuz? Solmak istemiyordum ama karakterim yüzünden bu haldeyim.
Artık hatamı anladım. İkinize de korkunç davrandım. Bunu hak ettim ben. Gerçekten çok üzgünüm. Ted ve Moss hiç vakit kaybetmeden Sihir’i hızla sulamaya başlamışlar. Az vakit almış ama Sihir yeniden köklerinin üstünde durmaya başlamış.
-Ah, ikinizden de özür dilerim. Beni affedebilecek misiniz? demiş. Moss: -Hahaha. Çoktan affedildin bizim küçük Sihrimiz. Üç bitki yine mutluymuş. Sihir hatasını fark etmiş. Kibir oldukça pahalı bir duygudur. Bizi kibrimiz yönetiyorsa bunun için çok ağır bir bedel ödemeye hazır olmalıyız
En güzel çocuk masalları için takipte kalmaya devam edin lütfen 🙏