Bir varmış bir yokmuş, geniş vadilerle çevrili bir kasabada, birbirine çok yakın iki köy varmış. Bu köylerden biri nehir kenarındaki yeşil ova üzerinde kurulmuş, diğeriyse uzak dağların eteklerine yaslanmış. Birinci köyde, Nazlı adında bir kuzu yaşarmış. Nazlı, her zaman merhametli, saf ve yardımsevermiş. Diğer köyde ise Yaman adında bir ayı varmış. Yaman, güçlü ve cesur bir ayıymış, ama bazen yalnız kalmak ister ve çok az arkadaşı olurmuş.
Bir gün, büyük bir kar fırtınası kasabaya yaklaşmış. Herkes evlerine kapanmış, ancak bu fırtına çok şiddetliymiş. Nazlı, fırtına sırasında yakın köydeki dostunu, Yaman’ı düşünmeye başlamış. Yaman, dağlarda yalnız bir hayat sürerdi ve bu tür fırtınalarda orada kalmak zor olabilir diye düşünerek, hemen Yaman’ın köyüne doğru yola çıkmış.
Yaman’ın yaşadığı köy, karla kaplanmış ve yollar neredeyse tamamen kapanmış. Nazlı, karları aşarak Yaman’ın mağarasına doğru ilerlemiş. Zorlu yolculuktan sonra mağarayı bulmuş, ama içeri girdiğinde Yaman’ı yalnız bulmuş. Yaman, dışarıda kar fırtınası olduğu için mağarasına hapsolmuş ve biraz korkmuş.
Nazlı, Yaman’ı görünce ona yaklaşmış ve “Merhaba, Yaman. Fırtına burada, dışarıda çok zor. Birlikte bu kışı geçirelim mi?” demiş. Yaman, önce şaşırmış ama sonra Nazlı’nın kalpten yaklaşımını fark etmiş. “Ama ben yalnız kalmayı tercih ederim,” demiş Yaman, biraz utanarak.
Nazlı gülümsemiş ve “Gerçek dostluk, yalnızca yanında olduğunda değil, en zor zamanlarda da yanında olmak demektir, Yaman. Seninle birlikte geçireceğimiz bu kış, dostluğumuzu pekiştirecek.”
Yaman, Nazlı’nın samimiyetini görmüş ve onun yanında olmaktan mutlu olacağını anlamış. Birlikte sıcak bir ateş yakıp, kar fırtınasını izleyerek zaman geçirmişler. Geceleri birlikte sohbet etmiş, gündüzleri ise karla kaplı ormanda gezintiye çıkmışlar. Yaman, ilk defa bu kadar mutlu olduğunu hissetmiş, çünkü Nazlı’nın dostluğu ona yalnızlık hissini unutturmuş. Nazlı ise, Yaman’a en zor zamanlarda bile dostluğunun değerini göstermiş.
Fırtına sonunda dinmiş, ancak Nazlı ve Yaman’ın dostluğu her geçen gün daha da güçlenmiş. O günden sonra, Yaman yalnız geçirdiği zamanları daha az tercih etmiş ve Nazlı’yla birlikte vakit geçirmek, bir dostun gücünden yararlanmak en büyük mutluluğu olmuş.
Köydeki diğer hayvanlar, bu iki dostun hikayesini duyduklarında, gerçek dostluğun, kalpten gelen bir bağ olduğuna inanmışlar. Ne kadar farklı olurlarsa olsunlar, dostlukların zorluklar karşısında daha da güçlendiğini öğrenmişler.
Ve böylece, Nazlı ve Yaman’ın dostluğu, kasaba halkına gerçek dostluğun anlamını öğretmiş. Masal burada bitmiş.