
Ela, ilkokulda okuyan bir kızdı ama matematik dersinden hiç hoşlanmazdı. Sayılar ona karmaşık ve sıkıcı geliyordu. Çarpma işlemleri, bölme soruları ve problemler ona sanki çözülmesi imkansız bilmeceler gibi gelirdi.
Bir gün, öğretmenleri derste bir sürpriz yaparak, “Bugün matematiği eğlenceli hale getireceğiz! Önce, tahtaya gelmek isteyen bir gönüllü arıyorum,” dedi.
Ela hemen gözlerini kaçırdı. Fakat öğretmen gülümseyerek, “Ela, hadi bakalım, bir deneme yapalım,” dedi. Ela yavaşça yerinden kalktı ve tahtaya doğru ilerledi. İçinde bir korku vardı, ama öğretmeninin ona güvenen bakışlarını görünce cesaretini topladı.
Öğretmen tahtaya basit bir soru yazdı: “2 + 2 kaç eder?”
Ela fısıldayarak, “4…” dedi.
“Harika! Şimdi bir tane daha,” diyerek öğretmeni tahtaya başka bir soru yazdı: “5 × 3 kaç eder?”
Ela biraz düşündü ve “15!” diye yanıtladı.
Öğretmeni alkışladı. “İşte bu! Görüyor musun, aslında çok iyi gidiyorsun!” dedi. Sınıftaki diğer çocuklar da alkışladı. Ela birden kendini çok mutlu hissetti. Matematik ona eskisi kadar korkutucu gelmemeye başlamıştı.
Daha sonra öğretmeni, “Bakalım bir problem çözebilir misin?” diyerek bir hikaye sorusu sordu. Ela dikkatlice dinledi, biraz düşündü ve doğru cevabı buldu!
Bu sırada fark etti ki, matematik aslında eğlenceli ve bir bulmaca gibiydi. Soruları çözdükçe heyecanlanıyor ve başarı hissi onu mutlu ediyordu. O günden sonra Ela, matematik derslerine daha farklı gözle bakmaya başladı. Artık korkmuyor, aksine her yeni konuyu öğrenmek için sabırsızlanıyordu.
Ve böylece, matematikten nefret eden Ela, bir gün ona hayran kalan bir öğrenciye dönüştü!