Bir zamanlar, yemyeşil bir ormanın derinliklerinde, Mert adında cesur bir çocuk yaşarmış. Mert, ormanı çok sever, sık sık ailesinin evinden çıkıp ormanda yürüyüşler yaparmış. Bir gün, ormanın en gizemli köşelerine doğru biraz daha derinlere gitmeye karar vermiş. Fakat, ormanın büyülü havası ve sessizliği içinde kaybolduğunu fark ettiğinde, geri dönüş yolunu bulamayacak kadar uzaklaşmıştı.
Mert, ilk başta biraz heyecanlandı ama sonra korkmaya başladı. Her ağaç, her çalı, ona yabancı geliyordu. Aniden tüm güveni kayboldu. “Nasıl çıkacağım buradan?” diye düşündü. “Evim nerede, annem nerede?” Kalbi hızla çarpmaya başladı. Mert, korkusunu yenmeye çalışırken, derin bir sessizlik içinde ormanın sesini dinliyordu. Ancak o anda, bir ses duydu.
Bir tavşan, kulakları dikilmiş ve sevimliliğiyle Mert’e doğru hoplaya hoplaya yaklaşıyordu. Beyaz tüyleri, ormandaki yeşillikler arasında pırıl pırıl parlıyordu. Tavşan, Mert’in hemen önünde durdu ve ona bakarak “Merhaba, kaybolmuş gibisin,” dedi.
Mert şaşkınlıkla tavşana baktı. “Evet, sanırım kayboldum. Evimi bulamıyorum. Ormandan nasıl çıkabilirim?” diye sordu.
Tavşan, sakin bir şekilde gülümsedi ve “Ben sana yardımcı olabilirim,” dedi. “Ama bir şartım var korkunu bırakıp, beni takip et.”
Mert, biraz tereddüt etti, ama tavşanın güven veren bakışlarına dayanamayarak onu takip etmeye başladı. Tavşan, sıçrayarak ormanın içinde farklı yönlere gitmeye başladı. Mert de tavşanın peşinden, adımlarını dikkatlice atarak ilerledi. Fakat, zaman geçtikçe Mert’in kalbi yine hızla atmaya başladı. Korku, onun içini yavaşça kaplamaya başladı. Ormanın derinlikleri daha da kararmış, ağaçlar daha sıklaşmıştı. Mert bir an durakladı, nefesini tuttu.
Tavşan birden durarak Mert’e döndü ve “Şimdi, korku seni ne kadar yakalarsa yakalasın, bir şey yapmalısın,” dedi. “İçindeki korkuyu sakinleştirmenin bir yolu var. Şarkı söyle. Şarkı söylemek, kalbini rahatlatır.”
Mert şaşkın bir şekilde tavşana baktı. “Şarkı söylemek mi? Ama ben… Ben şarkı söylemeyi bilmem ki.”
Tavşan, gülümsedi. “Bunu bilmen gerekmiyor. Sadece kalbinden gelen her ne varsa onu söyle. Kendini nasıl hissediyorsan, o şarkıyı söyle. Çünkü ormanda her şey bir şarkıdır.”
Mert, derin bir nefes alarak gözlerini kapattı. O kadar korkmuştu ki, ama tavşanın sözleri bir umut ışığı gibiydi. Hafifçe mırıldanarak, dilinden şu şarkı dökülmeye başladı:
“Gökyüzü mavisi, yapraklar yeşil,
Kalbimde heyecan var, korkular değil.
Her adımda cesaretim artar,
Evim, evim, yolum, ben bulurum onu…”
Mert, şarkısını söyledikçe yavaşça rahatlamaya başladı. Kalbindeki korku, birer birer dağılmaya başladı. Şarkının her notasıyla birlikte, içindeki huzur ve güven büyüdü. Tavşan, Mert’in yanına gelerek onun gözlerine bakarak “İşte, şimdi daha güçlü hissediyorsun, değil mi?” dedi.
Mert, artık korkusunu geride bırakmış, rahat bir şekilde başını salladı. “Evet, gerçekten de sakinleşiyorum. Artık bir şeyler hissediyorum. Sanki bu orman beni değil, ben ormanı dinliyorum.”
Tavşan gülümsedi. “Bunu unutma, Mert. Korku her zaman olabilir, ama onu geçmenin yolu şarkıdan geçer. Şarkı, seni yoluna çıkarır.”
Ve gerçekten de, Mert’in kaybolduğu anlarda hissettiği korku, şimdi geride kalmıştı. Tavşan, ona doğru yolu gösterdi. Mert, tavşanın peşinden ilerlerken, yavaşça evine doğru yöneldiler. Artık ormanın derinliklerinden, evinin yolunu bulmak çok daha kolay olmuştu.
Eve vardığında, Mert, annesinin sıcak gülümsemesiyle karşılaştı. “Neredeydin, Mert?” diye sordu annesi.
Mert, gülümseyerek annesine döndü. “Kaybolmuştum, ama korktum ve şarkı söyledim. Sonra tavşan bana yolumu gösterdi.”
Annesi, şaşkın bir şekilde, “Şarkı mı söyledin? O zaman çok cesur bir çocuksun!” dedi ve onu sarılarak karşıladı. Ve mert bir daha annesinden habersiz uzaklara gitmeyeceğine söz verdi.
O günden sonra, Mert her ne zaman korksa, içindeki huzuru bulmak için şarkı söylerdi. Artık her adımda, kalbindeki cesaret ve güven ona rehberlik ediyordu. Ormanda kaybolan Mert, bir zamanlar korkularıyla savaşırken, şimdi şarkılarla yolunu buluyordu. Ve her şarkı, onu evine kavuşturuyordu.