Bir zamanlar, güzel bir köyde küçük bir kız yaşarmış. Adı Eylül olan bu kız, dünyayı sevgiyle gören, yüreği kocaman bir çocukmuş. Eylül’ün en yakın arkadaşı ise Pamuk adını verdiği beyaz, pofuduk tüylü kedisiymiş. Pamuk, Eylül’ün sabah güneşinde bahçede koşturduğu, akşamları ise birlikte yıldızları izlediği dostuymuş.
Pamuk, sadece bir kedi değil, Eylül’ün en iyi sırdaşı ve ailesinden biriymiş. Ancak bir gün Pamuk hastalanmış. Eylül, onu iyileştirmek için elinden geleni yapmış, ama Pamuk yavaş yavaş güçsüzleşmiş. Sonunda bir bahar sabahı, Pamuk gözlerini bir daha açmamış.
Eylül, Pamuk’un gidişiyle derin bir üzüntüye kapılmış. Onu bir daha göremeyecek olmanın acısı, yüreğinde kocaman bir boşluk bırakmış. Ama Pamuk’u unutmak istemiyormuş. Bir gün, gözyaşları içinde otururken dedesi yanına gelmiş ve onun omzuna elini koyarak, “Eylül, sevdiklerimizi kaybettiğimizde onların anısını yaşatmanın bir yolunu bulmalıyız,” demiş.
Eylül, dedesinin sözlerini düşündükten sonra, Pamuk’un hatırasını sonsuza kadar yaşatmak için bir şey yapmaya karar vermiş. Bahçede, Pamuk’un en sevdiği yerde, bir ağaç dikmek istemiş. Dedesiyle birlikte köyün ormanından genç bir fidan seçmişler: bir meyve ağacı. “Bu ağacı dikeceğim,” demiş Eylül, “Pamuk her zaman burada, gölgesinde ve meyvelerinde yaşayacak.”
Fidanı dikerken, Pamuk’un en sevdiği oyuncaklarından birini de köklerin yanına koymuş. Ellerini toprağa bastırırken içinden bir dilek geçmiş: “Pamuk, bu ağaç büyüdükçe senin sevgini de herkes hissedecek.”
Yıllar geçmiş, küçük fidan büyüyüp kocaman bir ağaca dönüşmüş. İlkbaharda çiçekler açmış, yazın ise dallarını tatlı meyveler süslemiş. Eylül, köydeki tüm çocukları ağacın gölgesine çağırıp Pamuk’un hikayesini anlatır olmuş. “Bu ağaç,” dermiş Eylül, “sevginin ve hatıraların nasıl sonsuza kadar yaşayabileceğini gösteriyor.”
Zamanla bu ağaç, köyün en özel yeri olmuş. İnsanlar, sevdiklerini hatırlamak ve onlarla bağ kurmak için ağacın altına gelmiş. Her yıl ağacın meyveleri toplanıp köydeki çocuklara dağıtılmış. Ve herkes Pamuk’un sevgisini hissetmiş, bu ağacı “Pamuk Ağacı” olarak anmaya başlamış.
Eylül, her mevsim o ağaca bakar ve kalbinde bir sıcaklık hissedermiş. Çünkü bilirmiş ki Pamuk, o ağacın dallarında, yapraklarında ve rüzgarın fısıltılarında hep onunla birlikteymiş.
Masal burada biter, ama sevgiyle büyütülen hatıralar hiç tükenmez.