
Bir varmış, bir yokmuş… Uzak bir köyde, Paspal adında bir horoz yaşarmış. Paspal’ın en büyük özelliği, temizlikle hiç ilgilenmemesi ve her zaman çamurlu, dağınık olmasıymış.
Bir gün Paspal, köyün tarlasında yiyecek ararken toprağın içinde parlayan bir şey görmüş. Kafasını eğmiş, gagasıyla kazımış ve bir de ne görsün? Kocaman bir altın tane!
Paspal sevinçle ötmüş:
“Gıt gıt gıdak! Büyük bir hazine buldum!”
Tam o sırada yanına tilki TikTik gelmiş. TikTik tilkiliği bırakır mı? Altını görünce gözleri parlamış! Hemen Paspal’a yaklaşmış:
“Sevgili dostum Paspal, bu altın tane senin için çok ağır. Sen onu taşıyamazsın. En iyisi bana ver, ben onu saklarım!”
Ama Paspal kanatlarını çırpmış ve başını iki yana sallamış:
“Sen beni enayi mi sandın, TikTik? Ben bunu kuyumcuya götürüp yiyecek alacağım!”
Tam o sırada yanlarına inek Mırmır gelmiş. O da altını görünce hayretle sormuş:
“Paspal, sen bu altınla ne yapacaksın?”
Paspal büyük bir ciddiyetle cevap vermiş:
“Hemen kuyumcuya gidip bunu satacağım ve onunla koca bir torba buğday alacağım!”
Mırmır şaşkınlıkla kafasını sallamış:
“Peki ya altın daha değerliyse?”
Paspal kahkahayı basmış:
“Altın yenmez ki! Karnım açken altın ne işe yarar?”
Ve Paspal, altın tanesini kuyumcuya götürmüş, karşılığında koca bir torba buğday almış ve bütün gün karnını doyurmuş. TikTik ve Mırmır da ona hak vermiş:
“Gerçek hazine, ihtiyaç duyduğun şeydir!”
Ve o günden sonra, Paspal biraz daha akıllanmış, ama yine de pek temizlenmeyi sevmemiş!
Masal da burada bitmiş, herkes de dersini almış!