Bir varmış, bir yokmuş. Uzak bir köyde, yaşlı bir kadın ve onun sevgi dolu kuzu yaşarmış. Kadıncağız, her gün kuzuya bakar, ona süt ve taze otlar verirmiş. Kuzu o kadar saf ve naifmiş ki, sadece yemesi gerekenleri yer, yalnızca uyuması gerektiği zaman uyurmuş. Ama bir şey eksikti, bu kuzu, dünyada olan her şeyi tam olarak keşfetmek istiyormuş. Etrafındaki her şeye çok meraklıymış. Her gün farklı bir yerden gelip geçen tavukları, kuşları, kargaları izler, onları taklit etmeye çalışırmış.
Bir gün, kuzu ormanın kenarında gezerken dev bir koyunla karşılaşmış. Bu koyun, öyle büyük ve iriymiş ki, adeta dağları bile aydınlatacak kadar parlak görünüyormuş. Koyunun adı Gökçe’ymiş. Gökçe, ormanın en bilge koyunuymuş ve her zaman sakin, düzenli, güçlü ve sağlıklıymış. Kuzu hemen ona yaklaşmış ve “Sen nasıl bu kadar güçlü ve sağlıklısın?” diye sormuş.
Gökçe gülümsemiş ve “Ben her zaman sabırlı oldum, işimi doğru yaptım ve neyi ne zaman yapmam gerektiğini öğrendim. En sağlıklı ve güçlü olmanın sırrı, sabır ve doğru zamanda doğru şeyleri yapmaktan geçer,” demiş.
Kuzu şaşkın bir şekilde, “Ama ben dünyayı keşfetmek istiyorum! Her şey çok heyecanlı ve merak ediyorum. Ormanın derinliklerine gitmeli ve her şeyi öğrenmeliyim!” demiş.
Gökçe başını sallamış ve “Merak etmek güzel, ama her şeyin bir zamanı vardır. Dışarıdaki dünyayı keşfetmek, bazen evde bulduğun güveni kaybetmene neden olabilir. Her şeyin bir dengeyi vardır, dikkat etmelisin,” demiş.
Kuzu ise, Gökçe’nin söylediklerini pek de umursamadan, “Benim için sabır yok, dünyayı görmeliyim!” diyerek ormanın derinliklerine gitmeye karar vermiş.
O gün, kuzu her geçen adımda daha fazla heyecanlanarak ilerlemiş. Ama ormanın derinliklerine gittiğinde, çok daha fazla yabani hayvan ve tehlikeli durumlarla karşılaşmış. Artık, etrafındaki her şeyin ne kadar korkutucu olduğunu anlamış. Ama çok geç olmuştu. Kuzu, bir anda bir grup yaban arısı tarafından kovalanmaya başlamış. Çığlık atarak kaçmaya çalışmış ama ne yazık ki çok yorulmuş ve sonunda bir yere saklanmış.
Günler geçmiş ama kuzu geri dönmemiş. Yaşlı kadın onu çok merak etmiş, her gün onun dönmesini beklemiş. Sonunda bir sabah, yaşlı kadın kuzuya bir şeyler olmuş olabileceğini anlayıp ormana gitmiş. Geri dönerken, ormanın kenarında kuzu yatarken bulmuş. Kuzağın gözlerinde korku ve pişmanlık vardı.
Kuzu, “Ah, Gökçe doğruymuş. Merak ettim ama sabırsızlandım ve şimdi her şeyin bedelini ödüyorum. Ne kadar yanlış yapmışım. Sadece güvenli olanı bırakıp, keşfetmek için çok uzaklara gitmem gerekmiyormuş,” demiş.
Yaşlı kadın kuzuya sevgiyle sarılmış ve “Hırs ve sabırsızlık, seni sadece kaybettirir, tatmin bulamazsın. Şimdi anladım ki, her şeyin en güzel yanı, evde, güvenli ve huzurlu olmakmış,” demiş.
O günden sonra, kuzu sabırla yaşlanmayı öğrenmiş. Yaşlı kadınla birlikte evdeki huzuru ve güveni keşfetmiş, ormanın derinliklerinden getirdiği deneyimlerle hayatına daha fazla anlam katmış. Artık sabırsızlık yerine, evde kalmanın ve her anın değerini bilmenin ne kadar güzel olduğunu anlamış.
Ve böylece, kuzu ve yaşlı kadın, huzurlu bir yaşam sürüp, bir daha asla kaybolmamışlar.