Bir zamanlar, uzak bir kasabada, büyük bir ormanın içinde terkedilmiş bir malikanede sevimli bir hayalet yaşarmış. Adı Casper’dı. Casper, diğer hayaletlerden çok farklıydı. O, asla korkutmak, insanları ürkütmek istemezdi. Tersine, herkese neşeli ve sevimli bir şekilde yaklaşır, dostluk kurmak için elinden geleni yapardı. Ama bu, diğer hayaletlerin hiç hoşuna gitmezdi. Onlar, insanları korkutmak ve hayaletlerin korku saçtığına dair efsaneleri sürdürmek isterlerdi.
Casper’ın yaşadığı malikaneye, yıllardır kimse gelmemişti. Eski, büyük ve terkedilmiş bu ev, zamanla yavaşça ormanın içine gömülmüş, bitkiler ve ağaçlar evi sarmıştı. Casper, her gün penceresinden dışarı bakar, kasabada yaşayan çocukları izlerdi. Onların neşeyle oynadığını görmek, Casper’ı çok mutlu ederdi ama ne yazık ki, o da onlarla oyun oynayamayacak kadar korkutucu bir varlık olarak kabul ediliyordu.
Bir gün, kasabaya yeni bir aile taşındı. Aile, malikanenin tam karşısındaki küçük, sevimli eve yerleşmişti. Aileye, çok neşeli bir kız çocuğu, Lily, eşlik ediyordu. Lily, sevgi dolu, neşeli ve cesur bir çocuktu. Onun gözleri, kasabaya taşındığından beri, her zaman büyük malikaneye doğru kayar, orada bir şey olduğunu hissederdi. Ormanın kenarındaki eski evin gizemini merak ediyordu. “O eski evde yaşayan kimse var mı acaba?” diye sorardı annesine.
Bir sabah, Lily, oyun oynamak için evin bahçesinden çıktı. Yavaşça, ormanın kenarındaki eski malikaneye doğru yürümeye başladı. Evin kapısı, uzun zamandır kapanmıştı, ama Lily cesaretini toplayıp kapıyı usulca çaldı. Tam o anda, kapı kendiliğinden açıldı. İçeri girdiğinde, şaşkın bir şekilde büyük, kararmış salonu keşfetmeye başladı. Her şey tozlu ve terkedilmişti ama Lily bir şey hissetmişti; garip bir sıcaklık, bir samimiyet… Birdenbire, duvarlardan birinin önünde, ışıklar yanmaya başladı ve karşısında sevimli bir hayalet belirdi.
“Merhaba!” dedi Casper neşeyle. Lily biraz ürkerek geri adım attı ama sonra gözlerinin içine baktığında, bu hayaletin kesinlikle kötü niyetli olmadığını fark etti.
“Sen… sen bir hayaletsin?” dedi Lily şaşkınlıkla.
“Evet, benim adım Casper,” dedi hayalet gülümseyerek. “Ama korkma! Benim amacım hiç kimseyi korkutmak değil, sadece arkadaş edinmek istiyorum.”
Lily, bir hayaletle karşılaşmanın ne kadar tuhaf olduğunu düşündü ama Casper’ın gözlerindeki samimiyet ve içindeki sevgi ona güven verdi. “Benim de adım Lily,” dedi ve gülümsedi. “Hiçbir hayaletle tanışmamıştım, ama sen çok sevimlisin!”
Casper, daha da mutlu oldu. “Gerçekten mi? Yani korkutucu değil miyim?” dedi şaşkın bir şekilde.
“Tabii ki değil,” dedi Lily. “Sen çok tatlısın!”
O günden sonra, Lily ve Casper her gün buluşmaya başladılar. Lily, ormanın kenarındaki eski malikaneye gidip Casper ile oyunlar oynar, birlikte şarkılar söylerlerdi. Casper, bazen duvarlardan geçerek Lily’nin etrafında uçar, bazen ise gökyüzüne doğru yükselip geri düşerdi. Lily, Casper’a çiçekler getirir, ona güzel hikayeler anlatırdı.
Ancak, diğer hayaletler, Casper’ın dostça tavırlarına çok kızmışlardı. “Bu böyle olamaz! Hayaletler korkutmak içindir, arkadaşlık yapmak için değil!” diye bağırıyorlardı. Onlar, her zaman korku yaratmanın hayaletlerin görevi olduğuna inanıyorlardı. Bu yüzden, bir gün, diğer hayaletler Casper’a yaklaşarak ona şöyle dediler:
“Casper! Bizim gibi hayaletler gibi olmalısın! İnsanları korkutmalı, onları ürkütmelisin! Bu şekilde sevimli ve dostane olman seni kötü yapar. Hayaletler korku yaratmalıdır!”
Casper, üzgün bir şekilde başını salladı. “Ama ben kimseyi korkutmak istemiyorum. İnsanlar korku değil, arkadaşlık hak ederler,” dedi.
Bir gün, kasabada büyük bir fırtına çıktı. Kasaba halkı, şiddetli rüzgarlar ve yağmur nedeniyle evlerinden çıkmakta zorlanıyordu. Herkes panik içindeydi. Lily, kasaba meydanında fırtınaya karşı evine dönmeye çalışırken, bir an için yola düşüp yaralanmıştı. O anda, Casper hemen oraya uçtu. O kadar hızlıydı ki, kimse onu göremedi, ama Lily’i çoktan kucaklayıp güvenli bir yere taşıdı. Fırtına dindiğinde, Lily, sırtında sevimli bir hayaletin taşımış olduğu sıcaklık ve güveni hissetti.
Birçok kasaba halkı, sonra Lily’in nasıl mucizevi bir şekilde kurtulduğunu konuştu. Lily, Casper’ın yardım ettiğini söylediğinde, herkes şok oldu. “O hayalet… O kadar korkutucu değilmiş!” dediler. “O aslında bizi koruyabilirmiş.”
Artık, insanlar Casper’a hiç korkmadan yaklaşmaya başladılar. O, zamanla kasaba halkının en sevimli ve en güvenilir dostu oldu. Casper, hiç kimseyi korkutmak yerine, kasabanın koruyucusu oldu ve herkes onun dostu oldu.
Casper, her zaman neşeli ve sevimli bir hayalet olarak, Lily ile birlikte eğlenceli oyunlar oynar, kasaba halkı için şarkılar söylerdi. Artık diğer hayaletler de onun ne kadar doğru bir şey yaptığını fark etmişlerdi. Giderek, onlar da korkutmanın, sadece tek yönlü bir şey olduğunu anlamışlardı. Hayaletler de bazen, dostluk ve sevgiyle kasabaya ışık verebilir, insanları mutlu edebilirdi.
Ve işte, Casper ve Lily’nin hikayesi burada son buldu. Sevimli bir hayalet, kasaba halkıyla dost oldu, tüm korkuları silip, yerine sıcak bir dostluk bıraktı.