Evvel zaman içinde kalbur saman içinde… Develer tellal iken, pireler berber iken…
Bir masal takviminde zaman işlemeye başlamış.
İlkbahar, yaz, sonbahar, kış diye mevsimler güneşin etrafında dönüyormuş. Derken yaz gitmiş, sonbahar gelmiş. Rüzgar uğul, uğul esmiş. Gök gürlemiş, şimşek çakmış.
Nemli bulutlar soğuya, soğuya damlaları dondurmaya başlamış.
Dünyamız da güneşten oldukça uzaklaşmış. Artık güneş daha az ısıtıyormuş dünyayı… Yağmur daha sık yağıyor, havalar gittikçe soğuyormuş.
Yeterli ısı alamayan zavallı ağaçların yaprakları dökülmüş. Yediveren gülleri, menekşeler solmuş. Bunu gören ayçiçeği başlamış hüngür, hüngür ağlamaya.
Bir anlam veremiyormuş bütün bu olanlara.
“Ne tuhaf şeyler oluyor şu dünyada! Daha dün çiçek açan ağaçlar nasıl da soldu, sarardı?” diyormuş kendi kendine…
Küçük ayçiçeği bitkilerin kuruduğunu ilk defa görüyormuş. Sebebi ne olursa olsun, arkadaşları solup sarardığı için de çok üzülüyormuş. Hele baktıkça tepesindeki kavağa, üzüntüsü büsbütün artıyormuş. Gözyaşları sicim, sicim akıyormuş toprağa…
Onun üzüldüğünü, ağladığını gören arkadaşları ne olduğunu merak etmiş. Kendi aralarında konuşmaya başlamışlar bu durumu…
Kavağa bile dokunmuş onun bu hali. Uzun süre izlemiş ayçiçeğini ağlarken. Şöyle eğip dallarından birini, sormuş:
– Niye ağlıyorsun bakalım güzel arkadaşım ayçiçeği? Seni üzen, bize söyleyemediğin bir derdin mi var acaba?
– Ben ağlamayayım da kimler ağlasın, ben üzülmeyeyim de kimler üzülsün, demiş ayçiçeği. Baksana her şey kuruyor gözlerimin önünde. Sanki doğa ölüyor hem de göz göre, göre.
Kavak anlamış ayçiçeğinin derdin … Yıllar önce kendisinin de yaşadığı ilk sonbahar gelmiş aklına… Çevresindeki ağaç arkadaşlarının yaprakları dökülünce nasıl üzüldüğünü hatırlamış. Kendisinin de yaprakları solup dökülünce hasta olduğunu düşünmüş hatta…
Bunun için ayçiçeğinin duygularını çok iyi anlamış. Teselli etmeye çalışmış onu:
– Üzüldüğün şeye bak, bu her zaman böyle olur. Ayçiçeği çok şaşırmış doğrusu. İnanamamış bir anda duyduklarına… Gözlerini silerek:
– Her zaman mı, diye sormuş.
Sorduğu sorunun cevabını merakla bekliyormuş. Kavak yumuşak ses tonuyla:
– Tabii, her zaman, diye tekrarlamış… Sonbahar geldiğinde ağaçların çoğu yaprak döker. Bitkiler soğuğa boyun büker.
– İşte bu durumu anlamıyorum. Ben de bu yüzden üzülüp, ağlıyorum zaten, demiş ayçiçeği…
Kavağın yüzüne içten bir gülümseme yayılmış. Ayçiçeğini rahatlatmak için konuşmasına kaldığı yerden devam etmiş:
– Ama üzülüp ağlamana değmez ki. Çünkü hepsi yeniden eskisi gibi olacak, yine ilkbahar gelecek.
Ayçiçeği duyduğu sözlere çok şaşırmış. Heyecanlı bir ses tonuyla sormuş:
– Çiçekler de tekrar açacak mı, sevgili arkadaşım kavak?
– Elbette, demiş kavak bilgiç, bilgiç sallanarak. Ben bile tekrar tomurcuklanacağım. Hatta yeşil yapraklardan yeni elbiseler giyeceğim.
– Peki şimdi neden yaprakların dökülüyor ki. Sonbaharsa sonbahar. Yapraklarına yazık değil mi, diye sormuş ayçiçeği.
Kavak yine gülmüş kıs, kıs…
“Şu küçük ayçiçeği de neler, neler düşünüyor böyle” diye geçirmiş aklından… Devam etmiş konuşmaya sonra:
– Sonbaharda yapraklarımın dökülmediğini düşün bir… Ne kadar zorlanırdım o zaman… Yapraklarımın üstüne lapa, lapa kar yağardı. Ben de o ağırlığı taşıyamazdım. Böylece bütün dallarım kırılırdı ve ben yerlere serilirdim. Ayçiçeği, yaşlı kavağın söylediklerini duyunca, rahatlamış biraz… Arkadaşlarının ilkbaharda yeniden çiçek açacağını öğrenince çok sevinmiş.
Üstelik kuş dostlarının ilkbaharda yeniden onu ziyarete geleceğini bilmek de çok güzelmiş.
– Çok teşekkür ederim arkadaşım kavak. Beni bu konuda bilgilendirdin. Meğer her şeyde bir sır varmış, demiş.
Kavak yine eski yıllara dönmüş. İlk sonbahar mevsiminde ne kadar çok ağladığını düşünmüş. Ona bu bilgileri veren çınar ağacını hatırlamış.
Yaşlı çınar ağacını geçen sene kesmiş insanlar. Oysa onunla kaç sonbaharı birlikte geçirmiş kavak. Ne iyi dostlukları varmış. Ne kadar özlemiş çınarı…
Kendine eski günleri hatırlatan ayçiçeğini o gün daha çok sevmiş:
– Kutlarım, bu gerçeği fark etmiş olman güzel, demiş kavak.
– Evet, demiş ayçiçeği. Bugün senden önemli bir gerçeği öğrendim.
Kavak devam ettirmiş bu sohbeti:
– Sen de korkma artık. Dünya hep dönecek ve ilkbahar mutlaka gelecek.
Ayçiçeği bu gerçekleri öğrenince üzülmekten vazgeçmiş. İçine yeniden ümit ışıkları dolmuş. Heyecanla ilkbaharı beklemeye koyulmuş.
Çünkü tüm ağaçların, çiçeklerin, doğanın ilkbaharda yeniden canlanacağını biliyormuş artık.
Kendi yapraklarının da çiçek açacağını, güzelleşeceğini düşünüyor ilkbaharı iple çekiyormuş.
Sevgili anne ve babalar en güzel çocuk masalları için takipte kalın lütfen 🙏