Hakan henüz altı yaşına yeni girmişti. O sene anaokuluna gidecekti. Babası memur; annesi ise ev hanımıydı. Gününün büyük bir kısmını annesi ile geçiriyor ve babası eve geldiğinde de babasıyla oyunlar…
Yaramaz mı yaramaz, sabırsız mı sabırsız bir çocuk olmasıyla bütün mahallenin tanıdığı Acer, her hafta sonu büyükannesini ziyarete giderdi. Büyükannesinin geniş mi geniş bahçeli evinde her çeşitten bulunan bitkiler Acer’in…
Şehirden uzak, sakin ve bir o kadar da sevimli bir köy vardı. Bu köyde de Selma nine ve torunu Şeyma yaşıyorlardı. Selma nine gençliğinde gözüne aldığı bir darbeden dolayı artık…
Ufuk çok iyi bir çocuktu. Fakat kitap okumayı hiç sevmezdi. Okulda öğretmenleri okuma saatinde ondan kitap okumasını istediklerinde onları dinlemez, başını masaya koyar ve hiç konuşmazdı. Arkadaşları, Ufuk kitap okumuyor…
Sümbül küçüklüğünden beri anne ve babasıyla beraber açmış oldukları çiçekçi dükkanını işletiyordu. Çiçekleri o kadar çok seviyordu ki hem çiçeklerle aynı yerde bulunmak hem de bununla geçimini sağlamak onun için…
Yine bir yaz tatiliydi ve Serhat yaz tatilinin ilk ayını geçirmek üzere köye, anneannesinin ve dedesinin yanına gitmişti. Orada ayrıca teyzesi ve kuzenleri de vardı. Onlarla hergün gezmeye ve oyun…
Ali ilkokula henüz yeni başlamıştı. Bu Ali için adeta babası gibi işe gitmek anlamına geliyordu. Çünkü artık onun da erkenden uyanıp belli bir saatte evden çıkmış olması gerekiyordu. Bu, Ali…
Adamın biri zenci bir köle almış: “Eski efendisi aldırmamış, temizliğine bakmamış da onun için bu böyle kapkara olmuş” diyerek hamama sokmuş. Yıkamış, yıkamış, bir daha yıkamış, ama ne su işe…
Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, bir padişahın şirin mi şirin, tatlı mı tatlı bir kızı ve oğlu varmış. Padişah, her iki çocuğunu da her şeyden çok sever, onlar…
Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde memleketin birinde bir avcı varmış. Her sabah erkenden ormana gider, av yaparmış. Avladığı hayvanların etini evine getirir, kürkünü ise pazarda…