Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellallığı pireler berber iken, ben anamın beşiği de tandır mıngır sallanır iken, buradan çok uzaklarda bir yerlerde bir saray…
Buralardan çok uzaklarda bir yerlerde bir lunapark varmış. Bu lunaparkın içinde bir tren varmış. Bu tren sihirli bir trenmiş. Bu trene binenler sihirli şehre açılan bir kapıdan geçerler ve bambaşka…
Bir zamanlar, uzak ülkelerinde birinde fakir bir karı koca yaşarmış. Öyle fakirlermiş ki, biricik kel oğullarına dahi yeterince bakamıyorlarmış. Keloğlan da, bu durumu hiç umursamayan, inadına her şeye gülüp geçen,…
Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zamanların birinde, uzak bir diyarda, iyi kalpli bir prens yaşıyormuş. Evlilik çağındaki bu prens, bir prenses ile evlenmek istiyormuş. Kendisine uygun bir eş bulmak için…
Deniz kıyısına yakın meralarda sürüsünü otlatan bir çoban, bir gün bir kayanın üzerine oturup kendisini rüzgarın serinliğine bıraktı. Güzel bir yaz günüydü, okyanus sessiz sakin çarşaf gibi uzanıyordu. Böylece oturmuş,…
Bir zamanlar altı güzel kızı olan bir kral varmış. Ama bu kral insanların kralı değilmiş. Ülkesi dalgaların altında balıkların değerli taşlar gibi parıldadığı bir ülkeymiş. Genç prenseslerin anneleri çoktan ölmüş…