Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zamanların birinde, tavuk tencerenin içinde, ben ninemin beşiğini sallar iken, Allah’ın kulları buğday tanesinden çokmuş. Kimi kavak gibi uzun, kimi kabak gibi tombulmuş, Kimi yürürken…
Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde bir ormanın kenarında küçük bir köy varmış. Bu köyün erkekleri ormanda odun keser, sonra kestikleri odunları satarak geçimlerini sağlarlarmış. Bu odunculardan birisi, köyün…
Salyangozları bilir misiniz? Onlar da tıpkı kaplumbağalar gibi evlerini sırtlarında taşır. Bir zamanlar evini sırtında taşımaktan hoşlanmayan sevimli bir salyangoz yaşarmış. Üstelik evinin rengini de hiç beğenmezmiş. Bizim sümüklü böcek…
Var var iken, yok yok iken, uzak bir diyarda, bir deve çiftliğinde şirin bir deve ile ailesi yaşarmış. Bu ailenin minik bir yavrusu varmış. Anne deve, nereye giderse minik yavruyu…
Uzun zaman önce, İbrahim isminde bir tüccar varmış. Bu tüccar çok çalışarak zengin olmuş. Evinde her şey varmış.Bir gün tüccar ticaret yapmak için yola koyulmuş. Ormandan geçerken kendisini yorgun hissettiği…
Bir zamanlar, Sahra çölü yakınlarında değirmencilikle uğraşan bir bedevi ailesi yaşıyormuş. Yavuz isminde bir çocukları olmuş. Yavuz büyüyünce ailesine işlerinde yardım etmeye başlamış. Bazen değirmende öğüttüğü buğday unlarını satmak için…
Bir zamanlar, uzak bir köyde Çoban Ali adında küçük bir çocuk yaşardı. Çoban Ali, sürüsünü otlatmak için geniş ve yeşil vadilere götürürdü. Vadi o kadar güzeldi ki, içinde ırmaklar akar,…
Nasrettin Hoca, bir gün karısına; – “Acaba insanın öldüğü nasıl anlaşılır?” diye sormuş. Karısı ne desin? – “Önce eli ayağı buz kesilir!” demiş, çıkmış işin içinden. Aradan zaman geçmiş, bir…