Küçük Nasrettin’in annesi çamaşır yıkayacakmış.– Oğlum, ben göl kenarında çamaşır yıkayacağım. Sen de burada beni bekle. Sakın kapıdan ayrılma, yoksa eve hırsız girer, der. Annesi gittikten sonra küçük Nasrettin beklemeye…
Uzak köylerin birinde,şirin bir evde Ela yaşarmış.Ela maalesef köylerinde okul olmadığı için okula gidememiş.Ama kitap okumayı çok severmiş.Okuma.yazmayı kendi kendine öğrenmiş.Birazda tabi dedesi yardımcı olmuş.Kitap onun en yakın dostu olmuş.Gidemediği,göremediği…
Bir zamanlar dağda, kızgın güneşin altında, mermer taşlarını yontmaktan bezmiş bir mermer yontucusu varmış. “Bu hayattan bıktım artık. Yontmak! Devamlı mermer yontmak… öldüm artık! Üstelik bir de bu güneş, hep…
Once upon a time . . . as a merchant set off for market, he asked each of his three daughters what she would like as a present on his…
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde” diye başlayan o masalların ardı arkası kesilmesin ister, hep yenilerinin anlatılmasını beklerdik. Bizler o yaşlarda hikayeleri, masalları ne kadar çok…
Bir varmış bir yokmuş evrel zaman içinde kalbur saman içinde Duru diye huysuz mu huysuz geveze mi geveze kıskanç mı kıskanç saymak bitmeyen kötü özellikleri vamış evlerden bir gün Duru’nun…
Sebze tarlasında yaşayan bir sürü sebze vardı. Bu sebzeleri tarladan toplayıp satarlardı. Bu zamana kadar birbirinden ayrılmayan on dört tane sebze vardı. Bu on dört sebzenin yedi tanesi yaşlanmışlardı. Bir…
Bir zamanlar, yavrularıyla beraber mutlu bir hayat süren bir tarla kuşu varmış. Yumurtalarından yeni çıkardığı yavrularına uçma dersleri veriyor, onları en güzel şekilde yetiştirmeye çalışıyormuş. Bir zaman sonra, tarlada ki…
Çok güzel bir sabahtı. Çoktan kuşlar uçmaya başlamıştı. Bazıları da ağaç dallarının arasında birbirleriyle şakalaşıyorlardı. Bir taraftan arıların vızıltıları yükseliyordu. Her şey uyanmış ve işinin başına geçmişti anlaşılan. Rengarenk kanatlarıyla…
Gezgin Şehmuz geze geze yoklar, yoksulluklar ülkesine varmış. Gezdikçe, insanların nasıl bu kadar yoksul olduklarına şaşırıp kalmış. Giydikleri elbiseler eski, yamalı, yırtık pırtıkmış. Ayaklarında ise, birer tahta çarık, yalınayak dolaşanlar…