Günlerden bir gün Erdem ile Buğra adında iki arkadaş doğada gezintiye çıkmışlar. Doğanın güzelliğinin tadını çıkararak ormana doğru yürürken, bir anda bir ayının kendilerine doğru geldiğini görüp korkudan koşmaya başlamışlar….
Bir zamanlar, uçsuz bucaksız bir ormanın derinliklerinde, her köşesi yeşillikler ve çiçeklerle süslü, kuytu köşe bir vadi vardı. Bu vadide, doğanın en küçük ama en zarif sanatçılarından biri yaşardı: Bayan…
Günlerden bir gün, bir kurt, öyle acıkmış öyle acıkmış ki, karşısına çıkan ava saldırdığı gibi onu kemikleriyle beraber yutmuş. Bu sırada boğazına bir kemik takılmış. Uluya uluya etrafta dolaşmaya başlamış;-“İmdat!…
Bir zamanlar, ormanın derinliklerinde küçük bir karınca yaşardı. Küçük karınca, her gün canla başla çalışır, yiyecek toplar ve yuvasına taşırdı. Ancak bu küçük karıncanın büyük bir hayali vardı: Küçük karınca,…
Çok da uzak olmayan zamanlardan birinde kocaman ama çok büyük binaların çokluğundan ve yüksekliğinden neredeyse gökyüzünün görünmediği bir şehir varmış. Bu şehirde yaşayan Küçük Ahmet’i ailesi bir gün şehir dışına…
Bir zamanlar, ülkelerin birinde ihtiyar bir adam yaşarmış. Bu adamın bir eşeği varmış. Bu ihtiyar, bilge bir kişiymiş. Her yaptığı iş, söylediği her söz insanların dikkatini çekermiş. Bir gün, ihtiyar…
Evvelki zamanlardan bir zamanda bir hükümdar varmış. Bu hükümdar, halkın durumunu bizzat yakından takip edermiş. Bir gün ava çıkmış, uzaklarda bir Türkmen köyü görmüş. Tek başına o köye yaklaşmış. Genç…
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, memleketin birinde bir deve varmış. Bozkırda dolaşırken yerdeki kurumuş otların arasında mini minnacık bir karınca görmüş. Bakmış; karınca, boyunun belki de on kat büyüklüğünde…
Bir varmış, bir yokmuş. Allah’ın kulu mısır tanesinden çokmuş. Bir zamanlar büyük bir ülkenin yüce bir padişahı varmış. Yüceymiş yüce olmasına ama zamanla değişmiş, bambaşka bir insan oluvermiş. Bir zamanlar…
Bir varmış, bir yokmuş. Tanrının kulu çokmuş. Çok demesi, çok yemesi günahmış. Vaktin birinde bir ananın bir kel oğlu varmış. Günlerden bir gün bu Keloğlan, anasına: – Ana, gel şu…