Bir varmış bir yokmuş. Günlerden bir gün beyaz tenli, siyah saçlı, mavi gözlü güzeller güzeli bir kadın uçurum kenarına gelmiş. O kadar yavaş ilerliyormuş ki, onu gören uçurum bu kadar yavaş olmasına anlam verememiş. Çünkü uçurumun yanına gelen insanlar çoğunlukla koşarak ve ağlayarak ona sığınırlarmış. Fakat bu yeni gelen kadın diğerlerinden oldukça farklıymış. Üzgün olduğu her halinden belliymiş fakat ne ağlıyor, ne de bağırarak uçurumda sesini duyurabiliyormuş. Uçurum içinde merak duygusu uyandıran bu kadına, istemeden üzülmüş. Kadın yavaş yavaş ilerleyerek sonunda uçurum kenarına gelebilmiş ve oraya oturmuş. Fakat oturduğu yer çok tehlikeliymiş aslında. Uçurum onu uyarmak istemiş ama bu kadınla hemen konuşup onu ürkütmek de istememiş. Daha doğrusu uçurum bu kadına nasıl davranacağını pek bilemiyormuş. Konuşsa onunla konuşacak, ağlasa da ona destek olabilmek için ağlayacakmış. Fakat kadın ne ağlıyor ne de konuşuyormuş. Uzunca bir süre geçtikten sonra kadın yerinden kalkıp gitmiş. Uçurum gün boyunca bu kadını düşünmüş. Kendi kendine konuşmaya başlamış:
“Bu kadının nesi vardı böyle? İlk defa böyle biriyle karşılaştım ve ne yapacağımı bilemedim. Belki de onunla konuşmam daha doğru olacaktı. Çok üzgün görünüyordu. Zaten öyle olmasa benim yanıma da gelmezdi herhalde.” Uçurum böyle konuşurken bir anda yanında ki arkadaşı olan Dağ ona yanıt vermiş:
“Uçurum, kendi kendine ne konuşuyorsun bakalım? Kime sinirlendin sen öyle?” diye sormuş Dağ.
“Kendime sinirlendim arkadaşım. Bugün gelen kadını sende gördün öylece durdu kaldı. Ben ise hiç bir şey yapamadım. Acaba neyi vardı diye düşünüp duruyorum.” Diye söylemiş Uçurum. Dağ ile gece boyunca konuşmuşlar ve Uçurum her gün o kadını beklemeye başlamış. Her gün dua ediyormuş o kadının tekrar gelmesi için. Kadın uzun zaman boyunca gelmemiş ve Uçurum bu duruma kahrolmuş. Fakat günlerden bir gün Uçurum yine düşünürken bir Kadın gelmiş. Uçurum bu kadının kim olduğuna bakmamış bile. Kadın konuşmaya başladıktan sonra bakmış ve ne görsün, o beklediği kadın şu an karşısında ve onunla konuşuyormuş. Mutluluktan içi içine sığmamış bu kadının. Hemen kadının konuşmasını dinlemeye başlamış:
“Merhaba Uçurum. Normalde konuşmayı sevmem bilirsin. Önceden geldiğimde de çocukluğumda da hiç seninle konuşmadım daha doğrusu konuşamadım. Önceden senden korkardım çünkü. Ben ses çıkarınca sende benimle konuşmaya başlardın. Çocukluk aklı işte hayaller kurardım seninle ilgili. Canım sıkılınca seninle konuşursam sende benimle konuşursun diye hayal ederdim. İşin tuhaf yanı gerçekten de konuşurdun. Sen insanların üzüntülerini giderebilen Doğa’ nın en güzel parçasısın. Çok tehlikelisin ama o kadar da yararlısın. İnsanlara çok değer veriyor ve onların seninle rahatça konuşabilmesine müsaade ediyorsun. Neden çok üzgünüm biliyor musun Uçurum? Hani küçükken bir kedim vardı ve yediği bir şey yüzünden zehirlenip ölmüştü. Onunla beraber hep buraya gelirdik. O öldüğü zaman da sana gelirdim ve susardım. Anlatamazdım. Ben de kendi kendime bir söz vermiştim, veteriner olacak ve tüm hayvanları koruyup iyileştirecektim. Veteriner oldum ama bana getirilen bir kediyi kurtaramadım. Kedi’ ye araba çarpmıştı ve durumu çok kötüydü bana geldiğinde zaten ölmüştü. Onu kurtarmaya çalıştım ama kurtaramadım. Uzun bir süredir aklıma da küçükken kaybettiğim kedim geldi ve oldukça üzgün hissediyorum kendimi. Ne yapsam ne etsem. Kendime verdiğim sözü tutamadım Uçurum.” Diyerek ağlamaya başlamış Kadın. Bunları duyan Uçurum bu kadını nereden tanıdığını, yanındaki kediyi, her şeyi hatırlamıştı. Bu Kadın küçük bir kız çocuğuyken hep Uçurumun yanına gelirmiş ve tüm derdini gözleriyle ve ruhunun derinlikleriyle Uçurum’a anlatırmış. Bazen konuşur, çoğunlukla da susarmış. Bu küçük kız Uçurumun yanına artık gelmemeye başlamış ve Uçurum uzun zamandır beklediği bu kadını aslında yıllarca beklemişti. Şimdi ise karşısındaymış. Uçurum konuşmaya başlamış:
“Ben seninle gerçekten de konuşuyordum. Onlar hayal değildi ve inan uzun zamandır seni bekliyorum. Küçükken de söylerdin Veteriner olmak istediğini, şuan o kadar mutlu oldum ki Veteriner olmana. Ölen kediye gelecek olursak, senin bir suçun yok ki. Bazen istemediğimiz bir şekilde sevdiklerimizi kaybedebiliyoruz. Sadece insanları değil, sevdiğimiz; hayvanları, bitkileri, oyuncakları, arkadaşları, doğayı da kaybedebiliyoruz. Kedinin ölmesine çook üzüldüm fakat beni daha da üzen arabanın çarpması oldu. Keşke insanlar dikkatli araba sürseler de etraftaki canlılara zarar vermeseler. Ama sen üzülmemelisin. Her zaman en iyi Veteriner olmaya devam etmelisin. Eğer böyle yaparsan diğer hayvanlara ne olacak? Onların da sana ihtiyaçları var. Hemen kendini toparlamalısın. Ölen kediyi de küçükken ölen kedinin yanına gömebilirsin. Diğer kedini ziyarete giderken onu da artık ziyaret edebilirsin. Hatta ölen hayvanlar için bir mezarlık yapabilirsin. İnsan dediğin her şeyi başarabilen en güçlü varlıktır. Hayvanlar da dilsiz varlıklardır ve onlara en iyi şekilde davranmalıyız. Haksız mıyım?” bunları söyleyen Uçurum konuşurken oldukça duygulanmış. Kadın ise o konuşunca şaşkınlıktan ne diyeceğini bilememiş. Yıllarca hayal diye düşündüğü bu Uçurum gerçekten de konuşuyormuş. Şaşkınlıktan bir müddet susmuş ve konuşmaya Uçuruma cevap vermiş:
“Uçurum sen gerçekten de konuşuyor musun? Yine hayal kurmuyorum öyle değil mi? Hayır hayır gerçekten konuştun bu hayal değil. Çünkü söylediklerin o kadar gerçek, o kadar doğru ki Uçurum. Söylediklerinin hepsi doğru, çok haklısın. Hayvanlar dilsiz yaratıklardır ve bizim onlara sahip çıkmamız gerekir. Mesela kapımızın önüne biraz su, bir tabak da hayvanların beslenebileceği yemekler koyabiliriz. Ya da evimiz müsait ise de onlara bakım yapabiliriz. Dışarıda ki sokak hayvanlarına da sahip çıkabiliriz. Bunları elbette yapabiliriz. Bir sürü insan bunları yapıyor zaten. Fakat bazen insanlar istemeyerek zarar verebiliyor. Bazıları da isteyerek hayvanlara kötü davranıyor. Fakat bizlerin buna izin vermemesi gerekir. Dediğin gibi yapacağım Uçurum. Her zaman en iyi bir Veteriner olabilmek için çok çabalayacağım ve olacağım da. Hayatını kaybeden hayvanlar için de mezarlık yapacağım. Hem de nereye biliyor musun?” diye sormuş Uçuruma.
“Nereye yapacaksın?” diye sormuş Uçurum. Kadın da:
“Kedimi gömdüğüm yere. En güzel mezarlığı yapacağım onlara. Elbette önceliğim onları korumak, sahip çıkmak, bakımlarını yapıp iyileştirmek olacak ama eğer olur da hayatlarını kaybederlerse onları kuracağım mezarlığa gömeceğim. Her şeyin en güzelini hak ediyor hayvanlar. Bak yine üzüntümü içimden aldın Uçurum. İyi ki de geldim yanına. İyi ki de konuştun benimle.” Diyerek tebessüm etmiş Kadın. Uçurum da Kadın’ a tebessüm etmiş. Hayvanlar için böyle bir çözüm bulduklarına ikisi de çok sevinmiş. O günden sonra Kadın dediği her şeyi yapmış. Hayvanlara mezarlık yapmış. Çok iyi bir Veteriner olup, ona gelen hayvanların neredeyse çoğunu iyileştirmiş. Sokakta kalan hayvanlara bakmış, kapısının önüne her zaman yemek ve su bırakmış. Hayatını kaybeden hayvanların da mezarlarını en güzel şekilde düzenleyip, çiçeklerle süslemiş. Kadın bunları yaptıkça her zaman Uçurumun yanına gelip anlatmış. Uçurum bu Kadın’ ın geri dönmesine çok sevinmiş ve ömür boyunca en iyi iki yakın arkadaş olmuşlar.
GERÇEK HAYAT HİKAYELERİ MASAL SARAYINDA.