Bir zamanlar, uzak bir köyde, yaşlı bir kadın ve onun tembel bir koyunu yaşardı. Koyun o kadar üşengeçti ki, sabahları uyanmak için bile büyük bir çaba harcamaz, gün boyu yatmayı tercih ederdi. Yaşlı kadın onu çok severdi ama her geçen gün koyununun iyice güçsüzleştiğini fark ediyordu. Kadın, koyununa yeterince otlak bulamıyordu; fakat yine de ona bakmayı, onu sevmeyi bırakmadı. Bir gün, bir yabani koyun sürüsü köylerinin yakınlarına geldi. Bu koyunlardan biri, dev gibi iri, tüyleri parlak ve bakımlıydı.
Güçsüz koyun, hayretle bakarak sordu:
– “Neden sen böyle güçlüsün, tüylerin parlak ve bakımlı? Ben neden her geçen gün daha da zayıflıyorum?”
Büyük koyun gülümsedi:
– “Ben her gün sahiplerimin bahçesinde dolaşıyorum, taze otlar yiyorum. Senin gibi yalnızca yaşlı kadının verdiği azıcık yemle yetinmiyorum. Eğer sen de benim gibi rahat bir hayat yaşarsan, sen de çok güçlü olursun.”
Zayıf koyun, bu fikri çok beğendi. “Burada yaşamakla hiçbir şey olmuyor, ben daha fazla yemek yemek istiyorum!” diye düşündü. Yaşlı kadının köyde ne kadar otlak olduğunu biliyordu; pek bir şey yoktu. Bahçedeki birkaç kuru ot dışında yiyecek bulmak çok zordu.
Ertesi sabah, büyük koyunun yanına gidip, “Ben de senin gibi olmak istiyorum. Bana da o güzel otlardan nasip olur mu?” diye sordu.
Büyük koyun gülümsedi ve “Gel, birlikte gideriz,” dedi.
Koyun, yaşlı kadına durumu anlatıp, baygın gözlerle yeni hayatını hayal etti. Kadın ise çok üzülmüştü, çünkü koyusuna her şeyini veriyordu ama başkalarının gösterdiği gibi başka bir dünyada daha mutlu olabileceğini düşünmesi, kadının içini acıttı.
– “Unutma, hırs bazen insanın ya da hayvanın sonunu getirir. O tarafa gitmen doğru değil.”
Fakat koyun, kadının sözlerini duymadı. Büyük koyunun peşinden gitmeye karar verdi. Ertesi sabah, koyunlardan biri koyuyu çıkartarak otlaklara götürdü. Koyunun hayalini kurduğu o taze otlarla dolu büyülü bir dünya, onu hemen cezbetti. Fakat geldiği yer, hiç de düşündüğü gibi değildi. Koyunlar orada yaşamlarını sürdüremiyor, bu yeni otlaklar diğer koyunlarla çok kalabalıktı.
Ve ne yazık ki, her yerde çatışmalar başlamıştı. İri koyun sürüsüyle yerleşmiş olan güçlü koyunlar, yeni gelenleri istemiyordu. Koyun, taze otlardan bir lokma almak için diğer koyunlarla savaşıp durdu, ama bir bakıma eziyete uğradı.
Sonunda, bir gün diğer koyunlar ona acımasızca saldırdılar ve koyun yaralanarak geri döndü. Artık onun daha fazla otlak, rahatlık ve şansla ilgisi yoktu. O günden sonra, yaşlı kadının yanına dönmesi mümkün olmadı.
Kadın bir süre koyusunu bekledi, ama sonra onun açgözlülüğünden dolayı kaybolduğunu anladı.
Hırsla başlayan yol, bazen sonunda yalnızca kayıplarla sonuçlanabilir…