Masal Sarayı

En güzel çocuk masalları, çocuk hikayeleri, keloğlan masalları ve daha fazlası sitemizde.

Uyuyan güzel masalı

Evvel zaman içinde, kalbur zaman içinde develer tellal iken pireler berber iken bir tane ülkede kral ve onun eşi kraliçe yaşar ve hüküm sürerlermiş. İkilinin bir kız evladı olmuş. Daha henüz doğmuş olan prensesin şerefine kral toplumuna yemekler vermiş. Yemekler yendikten sonra kral bu şansa sahip olduğu için ne kadar minnettar olduğunu anlatmış, bu durumdan çok mesutmuş. Bunun en önemli nedeni yıllardır kraliçeyle birlikte bir bebek sahibi olmak istemeleriymiş.

Kızıyla yaşadığı acemi halleri ve komik anıları anlatırken herkes gülüyormuş. Sıra gelen misafirlerin prensese getirdiği armağanlardaymış.

Herkes armağanlarını tek tek verip bebeği gördükten sonra sıra 12 perideymiş. Periler sırayla hediyelerini sunmaya başlamışlar, birinci peri:

Benim armağanım hayat boyu eksikliği ölmekten beter olan mutluluk, demiş. Sonrasında ikinci periye gelmiş sıra:
Benim armağanım herkes büyülensin diye güzellik, demiş ikinci peri.
Benim armağanım hayatını devam ettirebilsin diye akıl, demiş üçüncü.
Bu şekilde on iki perinin hepsi de hediyelerini vermişler. Sıra son periye geldiğinde bir şimşek çakmış ve sarayı inletmiş. Kapılar sonuna kadar açılmış ve içeriye ihtiyar bir kadın girmiş yavaş yavaş, gören herkese dehşet saçmış. ‘’ Son peri o değil benim 13. periyim.’’ Demiş ve herkes korkak gözlerle kadına bakakalmış.

On üçüncü peri dehşet verici sesiyle;

Kral hazretleri beni niye davet etmediniz, demiş. Kral da istemeye istemeye;
Seni davet etmeyi unutmuşlardır, demiş. Kral;
Uşaklar, hemen bir servis ekleyin masaya, Hemen! demiş.
Kral aslında bu periyi gerçekten kendi isteğiyle davet etmemiş. Çünkü sarayda on üçüne de yetecek kadar tabak yokmuş. Birini davet etmezse sorun olmayacağını düşünmüş. 13. Peri küçük bebeğin yamacına gitmiş.

Bebek her şeyden habersiz o küçücük parmaklarını ona uzatmış ve bu yaşlı cadı:

– Benim de bu minik prensese armağanım on beş yaşına geldiğinde eline iğne batıp, hayatını yitirmesi, demiş.

Kötü bir kahkaha atmış ve bu cadı göz açıp kapayıncaya kadar kaybolmuş ortadan. Sarayın kapıları bir hışımla kapanmış ardından, dehşet verici bir sessizlik kapamış etrafı. Sonrasında prensesin annesi hüngür hüngür ağlamaya başlamış. Herkes kara kara düşünürken 12. Peri atılır ortaya:

– Ben daha armağanımı vermedim, büyüyü kesin kaydıyla bozamam ama hafifletebilirim. Benim armağanım prensesin 15. doğum gününde eğer eline iğne saplanırsa prenses 100 yıllık bir uykuya dalsın, demiş.

Aradan fazlaca bir zaman dilimi geçmiş. O minik bebek büyümüş artık çok mutlu, akıllı ve güzel bir kız olmuş. Bu geçen yıllar prensesin annesi ve babası yapılan kötü büyüyü akıllarından silmişler. O gün kötü cadının o yaptığı şeytani büyüden sonra ne kadar iğne ve kesici alet varsa daha kız büyümeden minicikken yok edilmiş. Bu yüzden de anne babası dahil herkes artık genç kızın güvende olduğunu düşünüyorlarmış. 15.yaşına bastığı gün gelip çatmış, kız gizli bir kapı bulmuş, açmak istemiş, kapının arkasında döne döne yüksek merdivenlerden varmış. Bu merdivenleri çıkmış ve anahtarı altından olan başka bir kapı görmüş.

Prenses merakına yenilmiş ve kapıyı açmış. Bir oda belirmiş içeride bir kadın tekerlekli bir aletle bir şeyler yapıyormuş. Kız kadına ne yaptığını sormuş, bu kadın cadıdan başkası değilmiş. Kadın:

– İplik eğiriyorum. Baka kaldın, gelip sen de bak ve dene demiş. İşte tam o anda olmuş, iğne genç kızın parmağını delmiş. Prenses yere bayılmış. Mutfakta çalışanlar ve bahçıvanlar, hayvanlar, kahyalar, uşaklar, odasında olan kral sessizleşmiş. Bütün saray uyumaya başlamış.

Yıllar hızlıca geçmeye başlamıştı, olanlar ve saray unutulmuş. Ama dalınan uykudan yaklaşık yüzyıl kadar sonra ülkenin yakınlarından geçen büyüleyici bir prens varmış. Çalılıklarla kaplı karanlık bir sarayla karşılaşmış, dikkatini çekmiş. Yardımcıları dalga geçerek ona bu sarayın içindeki prenses ve büyü efsanesini anlatmışlar.

Prensin içinde bu büyünün doğru olduğu cümlesi yankılanıyormuş ve atını bu köhne saraya doğru sürmüş. Üzerindeki çalılıklar çok engebeli ve aşılamayacak kadar enginmiş. Prens en son keskin kılıcıyla çalılıkları kesti. Sonunda bütün çalıyı kesti ve gördüklerine inanamadı, her şey hareketsiz ve yerli yerinde duruyordu, her şey donmuş gibiydi. Sarayın içinde dolaşmış. Her yere, herkese bakmış, güneş alan yerleri incelemiş ve tek bir hareketsiz şey bulamamış. Ne sorularına cevap ne hareketlerine tepki almış. En sonunda merdivenler bitmiş.

Prens yukarıda kristal gibi parıldayan bir şey olduğunu fark etmiş. Yukarıya çıkmış ve merdivenlerden ve işte o sırada uyumakta olan prensesi görmüş. Prens ona Uyuyan Güzel diye seslenmiş fakat tepki bulamamış. Onu gördüğü an güzelliğine o kadar vurulmuş ki ona aşık olmuş. Bu güzel kızı alnından öpesi gelmiş ve öpmüş. Prensesimiz uyanmış. Hayvanlar sanki hiçbir şey olmamış gibi hareket etmeye, kral odasında mektup yazmaya devam etmiş. Prenses gözlerini açar açmaz prensi görmüş ve vurulmuş. Prens evlenme teklifi etmiş ve prenses kabul etmiş. Babası bu duruma çok sevinmiş ve şölenler hazırlamış. Sonsuza kadar mutlu yaşamışlar.

SEVGİLİ ANNE VE BABALAR EN GÜZEL ÇOCUK MASALLARI İÇİN BİZİ TAKİP ETMEYE DEVAM EDİN.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to top