Bir varmış, bir yokmuş… Yemyeşil vadilerle çevrili küçük bir köyde, güleç yüzlü ve bilge bir adam yaşarmış. Bu adamın adı Veli Dayı’ymış. Veli Dayı, köyde herkesin sevdiği, darda kalanların yardımına koştuğu biriydi. Ama onu asıl ilginç kılan, ahırının köşesinde duran eski, toprak bir küptü. Bu küpün içinde ne olduğu kimse bilmezdi. Köylüler bazen sorar, “Veli Dayı, bu küp de neyin nesi?” derlerdi. Veli Dayı ise her seferinde gülümseyip şöyle dermiş: “Bu küpün içinde bir sır saklı, ama o sırrı öğrenmek kolay değil.”
Köyde Hasan adında küçük, meraklı bir çocuk varmış. Hasan, Veli Dayı’nın küpü hakkında o kadar çok şey duymuş ki bir gün dayanamayıp Veli Dayı’ya sormuş: “Dayı, o küpte ne var? Hazine mi? Yoksa sihirli bir şey mi?” Veli Dayı, Hasan’ın merakını fark edince gözlerini kısarak gülümsemiş. “Oğlum, o küpte hazine var ama hazineyi görmek için bir görev tamamlaman gerek,” demiş. Hasan heyecanla atılmış: “Görev ne? Hemen yaparım!” Veli Dayı Hasan’a üç görev vermiş. Önce köyde yalnız yaşayan yaşlı teyzeye yardım edip odunlarını taşıyacakmış. Ardından nehir kenarındaki balıkçıdan bir balık alıp en fakir aileye götürecekmiş. Ve son olarak, herkesin yüzünü güldürecek bir şey yapacakmış.
Hasan, görevleri hemen yerine getirmek için işe koyulmuş. Önce yaşlı teyzenin odunlarını taşımış. Teyze ona dua ederek gülümsemiş. Sonra balıkçıdan aldığı balığı, yemek bulmakta zorlanan bir aileye götürmüş. Aile ona minnetle bakmış. Son olarak, köy meydanında toplanan çocuklara küçük bir oyun oynayıp onları kahkahalara boğmuş.
Hasan, tüm görevleri tamamladıktan sonra Veli Dayı’nın yanına koşmuş. “Dayı, görevleri yaptım! Şimdi küpün sırrını öğrenebilir miyim?” diye sormuş. Veli Dayı, ağır adımlarla ahırın köşesine gitmiş ve toprak küpü almış. Küpün kapağını kaldırıp içinden bir kağıt parçası çıkarmış. Hasan merakla kağıda bakmış. Kağıtta şu yazıyormuş: “Gerçek hazine, iyilik yapıp insanların kalbine dokunmaktır. Küp boştu, ama şimdi senin yüreğin bu sırrın doluluğuyla zenginleşti.” Hasan önce şaşırmış, sonra gülümsemiş. Veli Dayı, elini Hasan’ın omzuna koyup şöyle demiş: “Evlat, dünyadaki en büyük hazine, iyilikle dolu bir yürektir. Sen bu hazinenin ne demek olduğunu anladın.” O günden sonra Hasan, Veli Dayı gibi köyde iyilik yapan, insanlara yardım eden biri olmuş. Küpün hikayesi tüm köyde anlatılmış ve herkes Veli Dayı’nın öğütlerini bir sır gibi yüreğinde taşımış.
Ve böylece, sırlı küp sadece bir eşya değil, herkesin iyilik yapmayı hatırladığı bir simge olmuş. Masal burada biter, iyilikle dolu gönüller sonsuza kadar yaşar.