Geçmiş zamanda bir padişahın güzel bir kızı varmış. Onu istemeye birçok şehirlerden elçiler gelmişse de kız hepsini reddetmiş. Kızın gönlünde ne olduğunu bilemeyen ana babası ne şartı olduğunu sormuş.
“Kim bana aynı anda hem yoksul, hem zengin olduğunu gösterip beni ikna edebilirse ben o kişiyle evleneceğim. Başka şartım yok!” demiş kız.
Padişah bütün tebasına bu şart doğrultusunda ferman çıkarmış. Belirtilen gün kişiler her taraftan gelip sarayın önündeki meydana yığılmış.
“Haydi yiğitler meydana çıkınız; hanginiz aynı anda hem yoksul hem zengin olduğunuzu gösterebilirseniz kızım onunla evlenecek.” demiş padişah.
Meydana yığılan kişiler hiçbir söz bulamadan birbirleriyle bakışmış. Sonunda bir şehzade ortaya çıkmış.
“İşte ben gösteririm” demiş övünüp, “Ben bir şehzade olduğuma göre bendeki altın gümüşün haddi hesabı yok; demek şu anda benim kadar zengin kimse yok. Şimdi ben bütün, bu varlığımı sizin için veriversem yoksul olurum. Nasıl, kail oldunuz mu?”
Kız, şehzadeye gülerek; “Mümkün değil!” demiş ve başını sallamış. Böylece kendini göstermek isteyenler arka arkaya meydana çıkmış. Fakat bazıları zenginliğini gösterse yoksulluğunu gösterememiş, bazıları yoksulluğunu gösterse zenginliğini gösterememiş. Kız hiç birisini kabul etmemiş. Sonunda sade giyinmiş omuzunda heybesi olan bir yiğit:
“Ben göstereceğim!” deyip ortaya çıkmış ve heybesini yere koyup konuşmaya başlamış:
“Ben şimdi yoksulum. İnanmazsanız araştırıp bakın. Bende altın, gümüş veya ele gelir mal mülk yok. Durumum bu. Lakin ben herkesten zenginim!”
“Hiçbir şeyin yoksa nasıl zengin olursun?” demiş padişah.
“Acele etmeyin padişahım.” diyerek, heybesinden türlü türlü, ufak tefek aletler çıkarıp sözüne devam etmiş.
“Bu ustura, berberliği biliyorum. İnanmazsanız, haydi gelin, saç sakalınızı düzelteyim. Bunlar bıçak ve satır; aşçılığı biliyorum, hangi yemeği emretseniz şimdi yapıp veririm. Bunlar testere ile rende; marangozluğu biliyorum. Bozulmuş olan kapı pencere varsa gösterin, hemen yapıvereyim. Bunlar divit kalem; hattatlığı biliyorum; kitaplarınız varsa alıp gelin, yazının her türlüsünü kullanıp güzelce nakledivereyim. Bu hünerlerin hepsi benim bitmez tükenmez zenginliğimdir. Bu hünerlerim ile hiçbir zaman aç kalmam, nereye gitsem gül gibi hayat sürebilirim.”
“Doğru dediniz.” diye sevinerek haykırmış, kız. “Hakiki zenginlik altın gümüş, mal, dünyalık değil; hüner ve bilimdir. Siz ilk bakışta yoksul görünüyorsunuz ama gerçekte herkesten zenginsiniz.”
Böylece padişahın güzel kızı bu hünerli yiğit ile evlenmiş. Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine …
Uygur Masalı
En güzel çocuk masalları için Bizi takip etmeye devam edin 👋