Küçük küçük dişleri var, ne de büyük işleri var. ? Gelişi aslan gibi, duruşu kaplan gibi, yayılır hasır gibi. Arabadan atladı, pantolonu patladı. Dört ayağı var canı yok, ayağını kessen…
Deli Dumrul adında yıllar önce yaşayan bir er varmış. Deli Dumrul artık kurumuş, işlevini yitirmiş olan bir çayın üzerine köprü yaptırmıştır. Köprü üzerinden geçen insanlardan 30 Akçe, geçmeyen insanlar üzerinden…
Bir gün Nasrettin Hoca göl kenarında gider.Elinde de bir kase yoğurt vardır.Hoca, yoğurdu kaşık kaşık göle boşaltmaya başlar.Bu sırada onu gören biri şaşırarak,– Hoca ne yapıyorsun, diye sorar.Hoca gülerek,– Görmüyor musun göle…
Çok güzel bir sabahtı. Çoktan kuşlar uçmaya başlamıştı. Bazıları da ağaç dallarının arasında birbirleriyle şakalaşıyorlardı. Bir taraftan arıların vızıltıları yükseliyordu. Her şey uyanmış ve işinin başına geçmişti anlaşılan. Rengarenk kanatlarıyla…
Bir varmış bir yokmuş, bir zamanlar bir Kızılderili köyü varmış. Kış gelince köydekiler göç etmiş ve çadırlarını göle bakan koca bir tepeye, çember oluşturacak şekilde kurmuşlar. Bu koca tepeden aşağı…
Once there was a young cat. He was fast. He was strong. He always had enough to eat. The cat was the best mouser around. He could catch any mouse…
Kasabada tefeci bir adam varmış. Başı sıkışan birine para verirse getirdiği güne göre faizini hesaplayıp alırmış.Günün birinde bir komşusu bu tefeciden büyük kazanını emanet istemiş. Almış. İşini görmüş. İade ederken…
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde” diye başlayan o masalların ardı arkası kesilmesin ister, hep yenilerinin anlatılmasını beklerdik. Bizler o yaşlarda hikayeleri, masalları ne kadar çok…
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde günün birinde herkesin bilmediği bir yerde bir orman varmış. Ve bu ormanda sen say desen benim bildiğim sayıların yetmediği bir…
In olden times when wishing still helped one, there lived a king whose daughters were all beautiful, but the youngest was so beautiful that the sun itself, which has seen…