Uzun zaman önce, iyi bir avcı yaşarmış. Bu iyi kalpli bir insanmış. Bir gün, yürüyüş yaparken yaşlı bir kadına rastlamış.
Kadın avcıya sormuş: “İyi günler, iyi günler, sen iyi bir insana benziyorsun ama ben açım ve susadım. Bana yiyecek bir şey ver.” demiş.
Avcı yaşlı kadına acımış ve bütün yiyeceğini ona vermiş. Kadın çok mutlu olmuştu. Avcı gitmeye karar verdiğinde kadın onu durdurmuş:
“Dinle beni genç arkadaşım, sen çok iyi biri olduğun için sana bir sır söyleyeceğim. Biraz ileride büyük bir meşe ağacı göreceksin. O ağacın dallarımda 3 kuş ve dileklerini yerine getiren bir pelerin olacak. Okunu kuşların tam ortasına at ve o pelerini al. Ayrıca o kuşun tüyünü de al. O tüy sende olduğu sürece her sabah yastığının altında altın bulacaksın.”
Avcı: “Teşekkür ederim yaşlı kadın, gerçekten öyle bir şey olursa benim için harika olur. Her zaman minnettar olurum.” demiş
Avcı yaşlı kadının dediğini yaparak tüyü ve pelerini aldığı gibi eve gitmiş. Pelerini duvara asmış. O gün güzel bir günmüş. Avcı uyanmış ve yastığının altına bakmış. Yastığın altında güzel bir altın sikkesi varmış.
Mutlu olan avcı, tüyü yanında taşımaya devam etmiş ve her sabah yastığının altından altın bulmuş. Bir kavanozu doldurmaya yetecek kadar altın biriktirmiş. Kavanoz dolunca mutlu olmuş ve penceresinden dünyaya bakarken kendine şöyle demiş.
“Artık zengin bir adamım. Bunca zenginlikle burada ne yapayım? Dünyayı görmek zorundayım ve çok uzaklara gitmeliyim ve böylece avcı kendi macerasına girişmiş.
Pelerini ve tüyü ile birlikte ormanların içinden geçmiş; Nehirleri dağları aşmış ve kasabaları dolaşmış. Her sabah uyandığı farklı yerlerde daha fazla altın kazanmış. Ta ki günün birinde güzel bir kaleye varıp içinde güzel genç bir kadınla beraber yaşlı bir kadın görene kadar böyle devam etmiş.
Yaşlı cadı kadın: “hahahahaha! Şu genç adamı görüyor musun? Onun yanında çok değerli sihirli 2 eşya var. Onları ondan almalıyız. Onu içeri alayım şimdi.”
Avcı ise içeri girince yaşlı kadının yanındaki genç kızı görünce kendi kendine: “Hiç bu kadar güzel bir kadın görmemiştim.” demiş
Yaşlı cadı: “Sizi hangi rüzgâr attı buraya bayım? Size nasıl yardım edebilirim?”
“Merhaba! Ben buralardan geçiyordum. Çok yorgunum ve birkaç günlüğüne kalenizde kalmak istedim. Size ödeme yapacak kadar param da var.”
“hahaha! Tabi ki. Lütfen buyurun.”
Günler geçmiş. Avcı genç kadına âşık olup günlerini kalede geçirmiş. Avcı uykudayken cadı da tüyü ondan çalmış. Ama avcı hiç tepki vermemiş. Çünkü o güzel kadına âşıkmış. Cadıya kalede kaldığı için para verdikçe zenginliği azalmaya başlamış. Cadı pelerini de almak istiyormuş o yüzden genç kadına:
“O pelerini derhal almamız lazım.”
Genç kadın: “Adam zaten bütün zenginliğini kaybetti. Bırak artık gitsin lütfen!”
Yaşlı cadı: “Ben ne diyorsam onu yapacaksın. O pelerini derhal almak zorundayım.” demiş.
Bir süre sonra onların yanına gelen Avcı genç kıza: “Merhaba sevgilim. Kaygılı görünüyorsun. Nedir seni üzen acaba?”
Genç kadın: “Dağda büyük granit bir kaya var. Altında ise bir sürü elmas ve taş var. Hiç kimse oraya çıkamaz. Ben de gitmek istiyorum ama gidemiyorum. O yüzden de çok üzülüyorum.”
Avcı: “Madem onu arzuluyorsun; o zaman ben de hemen yerine getiririm.”
Genç kadın: “Vay canına! Gerçekten de yaptın. Ne harika. Çok teşekkür ederim sevgilim.”
Avcı: “Mutlu olmana sevindim. Sakıncası yoksa kucağında biraz dinlenebilir miyim? Çok yorgunum.” demiş.
Avcı orada biraz dinlenmek için gözlerini kapatınca uykuya dalmıştı. Uyandığında terk edildiğini fark etmiş. O öfkeyle:
“İnsanlar ne kadar sahtekâr. Ne olacak şimdi bana?” diye söylenmiş. Tam da o anda kendisine doğru gelen 3 dev görmüş. Kaçamayacağını anlayınca ölü numarası yapmış. Devler ona ne yapacaklarını kendi aralarında tartışmışlar.
1 dev: “Öldürelim onu ve sonra da yiyelim.”
2 dev: “Bulutlara verelim onlar buradan uzaklara götürsün. “
3 dev: “Bence başımızı hiç derde sokmayalım ve buraya daha çok insan çekmeyelim.”
Avcı: “Bu bulutlardan birine binebilirsem, buradan kaçabilirim ve belki kaleyi yeniden bulabilirim.” diye düşünmüş. O anda bir bulut gelmiş ve avcıyı epey uzağa taşıyarak yoğun bir ormanın içine düşürmüş.
Avcı oradan kaleye doğru yürümüş. Yolunu bulmak için gündüzleri güneşi kullanmış; geceleri yıldızları kullanmış. Yol üstünde bir sebze tarlası bulmuş. Aç olduğu için, bir lahananın tepesini kesip yemeye karar vermiş. Kendini kötü hissetmiş ve bir keçiye dönüşmüş. Bu tarladaki sebzelerin sihirli olduklarını fark etmiş; paniklemiş ve başka bir sebze yemiş.
Avcı: “Bunlar zenginliğimi geri almama ve o hilekârlara bir ders vermeme yardım eder.” diye söylenmiş.
Kısa bir süre sonra o kaleyi bulunca, sihirli sebzelerle şekil değiştirerek kaleye gitmiş.
Yaşlı cadı kadın: “Sen de kimsin pis adam? Ne istiyorsun?”
Avcı: “Hanım efendi, sadece buradan geçiyorum. Kral için ülkedeki en iyi salataları toplamaya çıktım. Onları buldum ve yanımda götürüyorum. Bir gece dinlenmem gerekiyor.”
Yaşlı cadı: “Sahi mi? Krallığın en iyi salatasını tatmama izin verir misin?”
Avcı: “Tabi ki hanım efendi.”
Yaşlı cadı : “MMM! Ne kadar lezzetliymiş.”
Genç kadın: “Imm! Gerçekten de lezzetliymiş.”
Avcı bu sayede zenginliğini geri almış. Ancak o keçilerle olan işi henüz bitmemiş. Onları bir değirmenciye vermiş. Yaşlı keçiye günde 3 defa yem, 1 defa saman vermesini söylemiş. Genç keçiye ise günde 3 defa saman 1 defa yem vermesini söylemiş. Değirmenci, birkaç gün sonra genç keçi ile beraber geri gelmiş.
Değirmenci: “Bayım! Yaşlı keçi öldü. Bu da o kadar üzgün duruyor ki fazla yaşamaz.”
Genç kadın: “Sevgili avcı! Her şey için özür dilerim. Her şeyi bana o cadı yaptırdı. Ona engel olamadım.”
Avcı: “Seni affediyorum. Çünkü sana inanıyorum ve seni seviyorum.” diyerek ona sihirli sebzeyi yedirip eski haline getirmiş. O günden sonra sonsuza dek mutlu yaşamışlar.
EN GÜZEL PERİ MASALLARI İÇİN BİZİ TAKİP ETMEYE DEVAM EDİN, ARKADAŞLARINIZA ÖNERMEYİ UNUTMAYIN..