Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde büyük bir omanın kıyısında altın saçlı bir kız yaşarmış. Bu güneş gibi parlak saçlı kızın adı Goldilocks’muş. Öyle güzel sarı saçları varmış ki herkes ona hayranmış fakat bu tüm sevimliliğine rağmen Goldilocks bazen yaramaz bir kız olabiliyormuş.
Her akşam annesinin yanına gider kendisine çocuk masalları okuması için ısrarcı olurdu. Annesi ise işini bitirdikten sonra bir süre Goldilocks’ a Masallar anlatırdı. Her sabah da oyun oynamak için dışarı çıktığında annesi ona hep aynı şeyleri söylemek zorunda kalıyormuş: “Kızım lütfen arka bahçede oyna, sakın ormanın içine girme.” dermiş.
Annesi ormanın derinliklerinde bir kulübede yaşayan bir ayı ailesi olduğunu biliyormuş. Bu ayı ailesinde, iri yapılı baba ayı, orta boylu anne ayı ve küçük yavru ayı varmış. Anne ayı her sabah erkenden kalkıp ve kahvaltıda yemek için yulaf lapası hazırlarmış.
Bir sabah küçük yavru ayı erkenden kalkmış, yulaf lapasını yemek istemiş ama yulaf lapası çok sıcakmış. Küçük sevimli ayıcık: “Annecim yulaf lapası soğuyana kadar ormanda gezmeye çıkalım mı?” demiş. Anne ayı, baba ayı ve yavru sevimli ayı, yulaf lapalarını masada bırakıp, ormanda gezmeye gezintiye çıkmışlar.
Aynı sabah Goldilocks annesinin ona kahvaltı hazırlamasını beklerken arka bahçede oynuyormuş. Fakat sürekli aynı bahçende oynamaktan sıkılmıştı. Ormanın derinliklerini de çok merak etiğinden: “Ormanın derinliklerini biraz gezsem ne olabilir ki?” diye kendi kendine konuşmuş.
Önce etrafına bakınmış, kimseleri göremeyince birden ormana doğru koşmaya başlamış. Yorulunca durup çevresini seyretmeye başlamış.
Goldilocks; “Ne güzel bir orman, çiçekler, ağaçlar neden daha önce gelmedim ki sanki ormana.” demiş. Ormanın derinliklerine doğru ilerlemeye başlamış.
Bu arada Ayı ailesi ormanda gezerken yavru ayı bir ağacın dalında asılı duran arı kovanını görmüş. Yavru ayı: “Ne kadar büyük bir arı kovanı içi bal doludur şimdi onun. Babacım biraz bal yiyebilir miyiz?”
Baba ayı: “Yavrum o arı kovanı arılara ait, orası onların evi.”
Anne ayı: “Ev sahipleri yokken kimsenin evine girip yiyeceklerini yiyemeyiz.”
Yavru ayı: “Haklısınız, kahvaltımı yapmak için eve gidene kadar beklemem gerekecek sanırım.” demiş.
Ormanda tek başına yürümeye devam eden Goldilocks o kadar çok yol yürümüş ki sonunda yolunu kaybetmiş. Geri dönmeye çalışmış ama yürüyüş yolunu bir türlü bulamamış. Hem iyice yorulmuş, hemde karnı açıkmış. Yorgunluktan ağlayacakmış artık biraz daha yürümüş ve sonunda yol bitmiş.
Karşısında ağaçların arasında ayı ailesine ait kulübeyi görmüş, sessizce eve yaklaşmış, etrafında dolaşmış kimseyi görememiş yavaşça kapıyı tıklatmış ama kapıyı açan olmamış. Pencereden içeri bakmış içeride masanın üzerinde dumanı halen tüten üç kase görmüş. Tekrar kapıya gitmiş ve bu sefer hızlıca çalmış.
O anda aralık olan kapı açılıvermiş. Goldilocks sevinmiş kafasını uzatıp içeri seslenmiş, cevap gelmeyince içeri girmiş, masaya yaklaşmış. Masada biri büyük biri orta ve küçük boy üç kase yulaf lapası duruyormuş.
Çok aç olduğundan en büyük kasedeki yulaf lapasını yemek istemiş. Kaşığını ağzına götürdüğü anda ağzı yanmış. Çünkü yulaf lapası çok sıcakmış. Hemen yanında ki orta kaseden bir kaşık yemiş ama oda çok soğuk olduğu için onuda yemekten vazgeçmiş, üçüncü ve en küçük kaseye kaşığını daldırmış.
Goldilocks: ” Imm bu ne çok sıcak nede çok soğuk, bu ılık yulaf lapası tam bana göre.” En küçük kasedeki ılık yulaf lapasını yemiş bitirmiş.
Kahvaltısını bitirip karnı doyunca şöminenin yanında üç sandalye görmüş, yorgun olduğu için biraz oturmak istemiş. Salonda Üç sandalye varmış. Üç sandalyeden biri büyük biri orta ve diğeri de küçükmüş.
Goldilocks İlk olarak büyük sandalyeye oturmayı denemiş ama üstüne bile çıkmayı başaramamış. Orta boy sandalyeyi denemiş ama bu sandalye de çok sertmiş rahat edememiş. Bu sefer üçüncü küçük olan sandalyeye oturmuş. Bu sandalye çok yumuşakmış tam istediği gibi rahat boyuna uygunmuş. Ama oda ne çatır diye bir sesle kırılıvermiş.
Goldilocks kendini yerde bulmuş ne yapacağını bilememiş. Yandaki odaya girmiş burada da üç tane yatak varmış biri büyük biri orta ve diğeri de küçük olan üç yatak.
Hemen ilk olarak büyük olan yatağı denemiş önce, ama bu yatak çok sertmiş ve boyuna göre çok büyükmüş. İkinci yataksa boyundan biraz büyükmüş ama onun için fazla yumuşakmış, üçüncü yatağa yatmış. Hem boyuna tam gelmiş, hemde oldukça rahatmış. Hatta öyle rahatmış ki Goldilocks yatağa uzandığı gibi uyuyuvermiş.
Goldilocks uykudayken ev sahipleri ayı ailesi eve geri dönmüş baba ayı şömine için ormanda çalı, çırpı anne ayı ise taze meyveler toplamış. Yavru ayıcık ise bir an önce eve girip yulaf lapasını yemek istiyormuş.
Eve geldiklerinde hepsi çok aç olduğu için masaya oturmuşlar, baba ayı kasesine bir bakmış ve homurdanarak “biri benim yulaf lapamın tadına bakmış.” demiş.
Anne ayı da kasesine bakmış “biri benim de kasemden tatmış.” Yavru ayıcık kasesine bakmış ve ağlamaya başlamış; “biri benim de yulaf lapamın tadına bakmış. Hatta tadına bakmakla kalmamış hepsini bitirmiş.” Masadan kalkıp etrafa bakınmaya başlamışlar.
Baba ayı şöminenin yanındaki büyük sandalyesini fark etmiş; “Birisi benim sandalyeme oturmuş. Baksanıza yeri değişmiş.”
Anne ayı da kızgın ses tonuyla söylenmiş; “Biri benim de sandalyeme oturmuş. Yavru ayıcık bu sefer hıçkırarak ağlamaya başlamış; biri benim de sandalyeme oturmuş, hatta oturmakla kalmamış sandalyemi kırmış.” demiş
Ayı ailesi merakla yatak odasına gitmişler. Odada yatan Goldilocksu görünce, Baba ayı: “Biri benim yatağıma uzanmış, baksanıza yatak bozulmuş.”
Anne ayı: “Biri benim de yatağıma yatmış.”
Yavru ayıcık: “Biri benim de yatağıma yatmış ve hatta halen biri benim yatağımda yatıyor!”
Baba ayıcık yavru yatağının yanına gelmiş gerçekten de yatağın içinde birinin yattığını görmüş. Yavaşça örtüyü kaldırmış yatağın içinde uyuyan minik kız çocuğunu görünce çok şaşırmışlar.
Baba ayı: “Bizim kulübenin içinde ne işi var ki bu küçük insanın.”
Yavru ayı: “Söyleyin bu kıza kalksın hemen yatağımdan! “
Yavru ayının ağlamasıyla irkilerek uyanan Goldilocks karşısında üç tane ayı görünce çok korkmuş hemen yatak’dan fırladığı gibi dışarı koşmuş ve arkasına bakmadan koşmaya devam etmiş. Koşmaktan nefessiz kalmış ama durmamış. Ne yöne gideceğini de bilmiyormuş üstelik tam bu sırada karşıdan gelen anne ve babasını görmüş.
Anne ve babası Goldilocks merak edip, onu aramaya çıkmışlar. Goldilocks anne ve babasını görünce çok sevinmiş koşup hemen annesine sarılmış.
Goldilocks : “Anne, Annecim”
Annesi: ” Kızım çok merak ettim seni, iyi misin?”
“Bidaha sizin sözünden çıkmayacağım anneciğim, sizden habersiz bir yere gitmeyeceğim.” demiş. Goldilocks anne ve basına sımsıkı sarılmış. O günden sonra söz verdiği gibi anne ve babasından izinsiz hiçbir şey yapmamış, uslu ve sevimli bir kız olmuş.