Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde bir orman varmış. Bu ormanın halkı o kadar mutlularmış ki bu mutluluklarının gün gelip de bitmesinden korkuyorlarmış.
Ormanda bir gün çok şiddetli bir rüzgâr fırtınası çıkmış. Orman halkı çok ürkmüş. Bu rüzgâr fırtınası iki tam gün sürmüş. En sonunda bu şiddetli rüzgâr fırtınası durmuş. Orman halkı günlerce çabalayarak ormanlarını onarmışlar. Orman onarım işlerinden sonra hayvanlar yorgun düşmüşler. Ama içlerinden yaşlı Kaplumbağa Dede çok hastalanmış, yataklara düşmüş.
Bu durum orman halkının çok üzülmesine neden olmuş,
Zebra,
— Arkadaşlar yaşlı Kaplumbağa Dedemiz günler geçtikçe daha fazla hastalanıyor, bu duruma bir çare bulmamız gerekiyor, elimizden gelenin daha fazlasını yapıp yaşlı Kaplumbağa Dedemizi tekrar ayağa kaldırmalıyız. Hep beraber bir çözüm yolu bulmalıyız,
Demiş ve tüm orman halkı bir çözüm yolu bulmak için düşünmeye başlamışlar.
Fil,
— Arkadaşlar geçen günlerde Serçe kardeşle karşılaşmıştım beni evine davet etti ve sohbete başladık. Konuşmamız bir çiçeğe uzandı, bu çiçeğin özelliği; hastalıkları iyileştirir ve hasta olanların ömrünü uzatırmış. Ben önce bu çiçeğin var olduğuna inanmamıştım ama Serçe kardeş beni anlattıklarıyla o kadar etkiledi ki Meleklerin Çiçeğinin yetiştiği Rüya Mağarası adlı mağarayı görmüş ve o çiçeğe dokunmuş gibiyim. Ama mağara Enyüs Dağının zirvesinde olduğu için ulaşmak çok güçmüş. Çünkü Enyüs Dağı çok dik, yolu çok uzunmuş. Ama Kaplumbağa Dedemiz için ben bu zorlu yolculuğu yaparım ya sizler?
Demiş.
Maymun,
— Bende bu yolculuğa varım
Tavşan,
— Ben hiç düşünmeden varım, Çünkü yaşlı Kaplumbağa Dedemizin bu hastalığı beni çok üzüyor.
Horoz,
— Ben dünden hazırım,
Demişler.
Fil,
— O zaman arkadaşlar; Maymun, tavşan, horoz ve ben gidelim ve çiçeği alıp gelelim. Diğer arkadaşlardan biri Serçe’nin evine gidip çağırsın. Serçe de buraya gelsin,
Demiş.
Ve yola çıkmışlar.
Enyüs dağını görünce ağızları bir karış açık kalmış. Çünkü Enyüs dağı tahminlerinden daha dikmiş. İlk önce Tavşan çıkmayı denemiş ama dört adım atmadan daha gerisi gerisine çimenlere yuvarlanmış. Tam o sırada Maymun ağaçların birinde bir Ağaçkakan görmüş ve onu çağırmaya karar vermiş. Ondan dağa oyuklar oymasını rica etmiş.
Ağaçkakan
— Bunu neden yapmamı istediğinizi öğrene bilir miyim?
Horoz hemen söze başlamış,
— Bizim ormanımızda yaşlı Kaplumbağa Dedemiz var o çok hasta oldu ve biz bu dağın zirvesindeki Rüya Mağarasına girmeli ve Melekler Çiçeğini çok geç kalmadan yaşlı Kaplumbağa Dedemize götürmeliyiz. Şimdi bize yardım edecek misin? Yoksa biz başka bir yol bulmalıyız fazla vaktimiz yok.
Ağaçkakan
— Hemen kızma ben sadece neden böyle bir yardım istediğinizi merak ettim. Tabiî ki size seve seve yardım ederim. Hadi şimdi iş başına ben size tırmana bileceğiniz sıklıklarda oyuklar açayım sizde beni takip edin.
Demiş.
Dağa tırmanmaya başlamışlar, herkes rahat rahat çıkabilirken Fil ve Tavşan çok zorlanarak da olsa çıkmayı başarmışlar. Karşıların da Rüya Mağarasını gördüklerinde tüm zorlukları unutmuşlar ve hemen içeriye girip Melekler Çiçeğini almak için sabırsızlanmışlar.
Mağaradan içeriye ilk girdikleri anda kendilerini rüya âleminde sanmışlar, yavaş yavaş ilerleyerek çiçeğe ulaşmışlar. Çiçeği ilk gördüklerinde onu alev topuna benzetmişler. Tavşan ve diğerleri çok kormuşlar. Ama çiçeğe yaklaştıklarında ise onun alev topu olmadığını görmüşler ve rahat bir nefes almışlar.
Fil
— İşte bu o çiçek Serçenin bana anlattığı çiçek,
Demiş.
Çiçeği yerinden çıkarmaya çalışmışlar ama bir türlü çiçek yerinden çıkmıyormuş. Çünkü çiçeğin sihirli bir sözü varmış o sözü duymadan yerinden ayrılması imkânsızmış. Fil ve diğerleri bu sihirli sözcüğü bulmaya çalışmışlar ama bir türlü bulamamışlar.
Tavşan ağa kalkmış ve yürümeye başlamış ayağı bir dal parçasına takılmış ve yere düşmüş. Aslında takıldığı bu dal parçası gizli kapının açılmasına sebep olmuş. İlk olarak Horoz geçmiş sihirli kapıdan. Horoz birden,
— Arkadaşlar kim okumayı biliyor?
Demiş.
Maymun
— Ben biliyorum ama şimdi bunun sırası mı neden sordun?
Demiş.
Horoz
— Burada bir şeyler yazıyor belki işimize yarar bir baksana
Demiş
Maymun okumaya başlamış;
— Melekler Çiçeği sana çok ihtiyacımız var
Demesiyle çiçek kıpırdamaya başlamış birden hepsi ürpermiş ve kendilerini toplamaları biraz zaman almış sonra hemen çiçeği taşıyabilecekleri bir kaba yerleştirişler ve dönüş yoluna başlamışlar.
O kadar hızlı hareket etmişler ki hava kararmadan ormanlarına ulaşmışlar. Orada bekleyen diğer hayvanlar ve Serçe onları görür görmez hemen ayaklanmışlar,
Serçe
— Nerede kaldınız burada meraktan zaman geçmedi
Maymun
— Sorma Serçe kardeş karşımıza birkaç küçük problem çıktı ama biz hep beraber çözdük bunları değimli arkadaşlar. Kaplumbağa Dedemiz nasıl uyuyor mu? Şimdi bu çiçeği nasıl kullanacağız bize bunu sen anlatacaksın değil mi Serçe kardeş,
Serçe
— Lafı uzatmadan anlatmaya başlayayım. Çiçeğin bir yaprağını bir kaba koyup suyla kaynatın ve yaprak eridiğinde kabı ateşten alın ve Kaplumbağa Dedemize içirin,
Demiş.
Fil
— İyi ki o gün karşılaşmışız da bana bu çiçek hakkında bildiklerini anlatmışsın yoksa biz burada üzülmekten başka bir şey yapamazdık ve Kaplumbağa Dedemiz hep hasta kalırdı. Sana tüm arkadaşlarım adına teşekkür ederim. Ve bir teşekkürü hak eden de Ağaçkakan arkadaşımızdır. Ondan artık bizimle burada yaşamasını ve eğer ailesi varsa onları da buraya getirmesini rica etmeliyiz ne dersiniz? Arkadaşlar.
Demiş.
Ağaçkakan
— Önce Yaşlı Kaplumbağa Dedeniz iyileşsin de ben önemli değilim nasılsa kalacak bir ağaç koruğu bulurum kendime haydi içirelim artık şu suyu daha çiçeği yerine götürmemiz gerekecek,
Demiş.
Suyu içirmişler ve Kaplumbağa Dede yavaş yavaş kendine gelmeye başlamış ve
— Neden etrafıma toplandınız haylazlar yapacak işiniz yok mu sizin?
Diye çıkışmış tüm hayvanlara, tüm hayvanlar içten bir oh çekip gülmeye eğlenmeye başlamışlar çiçeği geri yerine götürmek için bir heyet seçmişler ve çiçek yerine ulaşmış ve herkes çok mutlu bir yaşam sürdürmeye devam etmişler.
En güzel çocuk masalları için bizi takip etmeye devam ediniz lütfen ..