Bir zamanlar, bir gölün kenarında bir kaplumbağa ile bir çift kuğu dostça yaşarlardı. Kaplumbağa ve kuğular boş vakitlerini birlikte geçirerek birbirlerine hikayeler anlatıyorlardı, gölde su içmeye gelen diğer hayvanlarla ilgili dedikodu yapıyorlardı. Özellikle kaplumbağa konuşmayı çok severdi, her zaman konuşacak, söyleyecek bir şeyleri vardı.
Bir yıl hava kurak geçti, yağmurlar yağmadı ve göl kurmaya başladı. Kuğular kaygılandı. Nihayet yaz aylarının susuz geçmesiyle göl tamamen kurudu. Susuz gölde kuğular yaşayamazlardı, acilen bir göl bulmalılardı. Bu duruma kaplumbağa dostları da çok üzülüyordu çünkü kuğular onun en iyi dostlarıydı. Kuğular ümitsizlik içerisindeyken, onlara; “uzun ve güçlü kanatlarınız var, onlar sayesinde her yere kolaylıkla uçabilir, bol miktarda suyu bulunan bir göl bulabilirsiniz” demişti. Böyle bir göl bulduklarında, üçü de oraya taşınabileceklerdi.
Kuğular bu öneriyi kabul etti ve uçtular. Birkaç saatlik uçuştan sonra mükemmel bir göl buldular. Hemen bu güzel haberi kaplumbağaya verdiler. Ama şimdi başka bir sorun ortaya çıktı: Yeni göl kaplumbağanın yürüyerek gidemeyeceği kadar uzaktı. Kaplumbağa oraya nasıl gidebilirdi? Kuğular da bu güzel ve konuşkan arkadaşlarını geride bırakmak istemediler.
Kaplumbağa bir süre düşündü ve başka bir plan yaptı. Kuğulardan gagalarının içinde tutabilecekleri güçlü bir sopa bulmalarını istedi. Kaplumbağa ağzıyla sopaya asılacaktı, kuğular da onunla birlikte yeni göle uçacaklardı.
Kuğular, bu fikirden hoşlandı, ancak kaplumbağanın kendini tutamayarak, konuşmaya başlayıp düşebileceğinden endişe ettiler.
Kaplumbağaya dönerek; “Seninle birlikte uçabiliriz ama uçarken ağzını açmamaya dikkat etmelisin,” diye uyardılar. Devam ettiler; ‘Sence o kadar uzun süre sessiz kalabilir misin?’
“Elbette,” dedi kaplumbağa. “Dikkatli olacağım – Ne zaman konuşmayı bırakacağımı biliyorum.”
Kuğular, kaplumbağanın dediği gibi yaptılar. Güçlü bir sopa buldular ve her kuğu bir ucunu gagasında tuttular. Kaplumbağa ağzıyla ortada kaldı ve üçü de göle doğru uçtular.
Kaplumbağanın başına gelen en heyecan verici şeydi. Dünyaya ilk defa bu kadar yüksekten bakıyordu. Her gördüğüne hayret ediyordu, bir şeyler söylemek için can atıyordu, ama sakin kalması gerektiğini biliyordu.
Nihayet kuğuların bulduğu göle ulaştılar. Bol ve masmavi suyla dolu göl geniş bir alanı kaplıyordu, maviliği, güzelliği görülmeye değerdi. Kaplumbağa heyecanla; ‘Bu ne güzel bir göl!’ der demez, konuşmaması gerektiğini hatırladı ama çok geç olmuştu. Kaplumbağanın ağzı bastondan kaydı ve zavallı kaplumbağa gökyüzünden aşağı, kayalara doğru düştü. Kuğular, sevimli arkadaşlarının hazin sonunu görürken çok üzüldüler ama yapacakları bir şey yoktu. Kaplumbağa ne zaman konuşması gerektiğini öğrendi ama geç oldu. Geldik masalımızın sonuna..
Diğer masallarımıza göz atmayı unutmayınız..