Bir zamanlar, ormanın yanında, güzel bir sarayda yaşayan bir kral varmış. Bu kralın birkaç tane güzel kızı varmış. Sarayın yakınlarında bir göl varmış. En küçük kızı yazları göl kenarında oturur, altın topu ile oyun oynarmış.
Bir gün prenses göl kenarında altın topu ile oynarken, top gölün içine düşmüş. Bunun üzerine prenses ağlamaya başlamış. Orada bulunan kurbağa, prensesin ağladığını görünce “Sorun nedir? Neden ağlıyorsun prensesim?” diye sormuş.
Prenses sesi duyunca şaşırmış. Etrafına bakınmış. Sonra gözü gölün içinde ona bakan kurbağaya kaymış;
– “Ah kurbağa, topum göle düştü. Topumu nasıl geri alabilirim? Onu çıkarmam içim bana yardım et lütfen.” demiş prenses.
Kurbağa gülmüş ve şöyle demiş;
– “Bunun için mi ağlıyorsun? Şimdi ağlamayı bırak. Sana yardım edeceğim.”
Kurbağa bir müddet düşünmüş;
– “Peki topu getirmem karşılığında bana ne vereceksin?” demiş.
“Sevgili dostum, ne istersen vermeye hazırım. Altın top karşılığında, mücevher, inci hatta altın tacımı bile isteyebilirsin” diye cevaplamış prenses.
“Sevgili prenses, bunların hiç birisini istemiyorum. Sadece gerçek dostluğunu istiyorum. Senin yemeğini paylaşmak ve gerçek dostun olmak istiyorum. Eğer benimle arkadaş olmayı kabul edersen, topunu sudan çıkarabilirim” demiş kurbağa.
Prenses;
– “Teklifini kabul ediyorum, hadi lütfen hemen git ve topumu getir” demiş.
Prenses topunu geri almak için sabırsızlanıyormuş. ‘Bu kurbağa deli, bu yüzden benimle arkadaş olmak istiyor,’ diye düşünmüş prenses.
Bu esnada, kurbağa suya dalmış ve topu getirmiş. Prenses topu görünce sevinçten havalara uçmuş. Topu almış ve saraya doğru koşmaya başlamış. Kurbağa da onu takip ediyormuş ve “Beni bekle prenses! Söz verdiğin gibi beni de al yanına. Senin kadar hızlı koşamıyorum” demiş. Fakat, prenses kurbağayı görmezden gelmiş. Prenses saraya gelmiş ama kurbağaya verdiği sözü unutmuş. Diğer gün prenses babası ve kız kardeşleriyle yemek masasında oturuyormuş. Bir müddet sonra dışarıdan birisin sesi gelmiş. Daha sonra merdivenlerden birisi geliyormuş gibi ses gelmiş. Merdivenlerden yükselen ses açıkça duyuluyormuş.
Daha sonra birisi kapıyı tıklamış ve “Prenses! Lütfen kapıyı aç. Buraya bir sürü sorunu atlatıp geldim.”
Sesi duyunca prenses koşmuş ve kapıyı açmış. Prenses kurbağayı görünce şaşırmış ve korkmuş. Kapıyı hızla kapatmış ve yemek masasına geri dönmüş.
Kızının rahatsız olduğunu gören kral “Sorun nedir? Kapıda bir düşman mı var ya da birisi sana zarar vermeye mi kalktı?” diye sormuş.
“Hayır baba! Ne bir düşman var ne de birisi bana zarar vermeye çalıştı. Kapıda saraya girmeye çalışan çirkin bir kurbağa var.” demiş prenses.
“Kurbağa buraya neden geldi?” diye sormuş kral. Prenses önceki gün göl kenarında olanların hepsini anlatmış. Prenses altın topu geri alma karşılığında kurbağaya arkadaşı olmak için verdiği sözden de bahsetmiş kral babasına. Bu esnada kurbağa bir daha çalmış kapıyı.
Bunun üzerine kral;
– “Sevgili prenses, sözünü çiğneme. Kurbağayı hak ettiği saygı ile içeriye al.” demiş.
Daha sonra prenses kurbağanın saraya girmesine izin vermiş. “Yanındaki sandalyeye oturmama izin ver” demiş kurbağa. Kral prensese, “kurbağanın dediğini yap sevgili kızım” demiş.
Prenses yanındaki sandalyeyi kurbağaya vermiş. Daha sonra prenses kurbağanın istediği yemekleri sunmuş. Kurbağa afiyetle yemiş. Fakat prenses düzgün şekilde yiyememiş. Yemekten sonra kurbağa uyumak istediğini söylemiş ve prensesten onu yatak odasına götürmesini istemiş.
Bunun üzerine prenses sinirlenmiş. “Nasıl çirkin görünüşlü ve pis bir kurbağa benimle uyuyabilir?” diye ağlamış.
Fakat babası, “Sevgili kızım, asla sözünü çiğneme. Birisi üzgün bir anında yardım ederse, bu yardımı unutmamalısın. Kötü zamanında sana ettiği yardımı unutmak adil değil” demiş.
Prensesin kurbağayı odasına götürmekten başka çaresi yokmuş.
Bu esnada kurbağa prensesin kulağına, “Beni yatağına götür yoksa babana şikâyet ederim” diye fısıldamış.
Bunun üzerine prenses kendini kaybetmiş ve kurbağayı kaptığı gibi duvara fırlatmış. Fakat, kurbağa duvara çarpar çarpmaz, yakışıklı bir prense dönüşmüş. Bunu gören prenses, sakinleşmiş ve prense âşık olmuş.
Daha sonra prens başından geçenleri, bir cadı tarafından lanetlendiğini anlatmış. “Ah prenses, affet beni. Size kaba davrandım çünkü laneti bozmak için tek yol buydu” diye eklemiş prens. Kısa süre sonra evlenmişler ve prens daha sonra prensesi de alarak krallığına geri dönmüş.
EN GÜZEL KLASİK MASALLAR İÇİN BİZİMLE KALMAYA DEVAM EDİNİZ 🙂