Bir zamanlar, uzak bir şehirde, her zaman hızla giden ve herkesin yardımına koşan bir ambulans yaşarmış. Ama bu ambulans, diğer araçlardan çok farklıymış. Herkes onun hızını ve gücünü takdir ederken, ambulansın içinde bir hüzün varmış. O kadar hızlı gider, o kadar çok insanı kurtarırmış ki, bir zaman sonra kendi içindeki sesler bile ona yabancılaşmış. Neşesi kaybolmuş, sesleri ise yalnızca sirenin acı çığlığıyla yankılanır olmuş.
Bir gün, ambulans büyük bir kazanın olduğu bir yere ulaşmış. Ama o kadar uzun bir yol almış ki, yolda geçirdiği zaman içinde kendi acısını unutur hale gelmiş. Bir anda durmuş ve düşündü: “Her an koştum, her an birinin yardımına koştum. Ama ya ben? Ben de bir yardım isterim. Ya ben de birini bulup kendime dokunacak bir el isterim?”
Ambulans, sanki kendi kimliğini sorgulayan bir yaratık gibi bir köşeye çekildi. Herkes ona bakarken, sadece soğuk metalin ve kükreyen motorun yankısı kalıyordu. Ama bir an bir çocuk sesinin yankısı geldi kulaklarına. O ses, bir çocuktu. Ambulans hızla çocuğun olduğu yere gitmeye karar verdi.
Çocuk, bir çiçek bahçesinin ortasında tek başına oturuyor, gözlerinde yalnızlık vardı. Ambulans, çocuğun yanına geldiğinde, motorunun hızı bile yavaşlamıştı. Çocuk, yavaşça başını kaldırarak ambulansa baktı ve gülümsedi. “Merhaba,” dedi. “Senin gibi güçlü bir arabanın da mutsuz olabileceğini hiç düşünmemiştim. Ama sen de yalnızsın, değil mi?”
Ambulans, bu sözlerle bir anda donakaldı. Kimse, onun acısını, yalnızlığını fark etmemişti. Hep koşmuş, hep hızlı gitmiş ama içindeki boşluğu kimse görmemişti. O anda, çocuk, ambulansın motoruna dokunarak şöyle dedi: “Bazen en güçlü olanlar, en çok yardım etmeye çalışanlar, en çok sevilmeye ve dinlenmeye ihtiyaç duyarlar. Belki de senin de biraz durup, kendi içindeki çiçekleri sulaman gerekiyor.”
Ambulans, bir süre sessizce düşündü. Çocuğun sözleri ona dokunmuştu. O an anladı ki, yardım etmek yalnızca bir koşuşturma değildi. Gerçek yardım, birini anlamak, onlara değer vermek ve bazen sadece durup, dinlemekti.
O günden sonra ambulans, hızla gittiği her yolculuğunda, içinde bir huzur bulurmuş. Çünkü her seferinde, birisiyle daha çok zaman geçirir, birisine daha derin bir anlam verir, kendi içindeki çiçekleri de büyütmeye başlarmış. Ve her yolculukta, yalnız olmadığını hatırlarmış.
Şehirdeki herkes ambulansın hala eski gücüyle yardıma koştuğunu görürken, içinde bir başka gücün de filizlendiğini fark etmemişler. O, hem dışarıya hem de içeriye doğru yardım etmeyi öğrenmişti.
Mutsuz ambulans, bir zamanlar kaybolan içsel huzuru bulmuş ve artık yalnızca yardım etmiyor, kendi içindeki sevgiyle de ışıldıyormuş.