Bir zamanlar güzel bir krallıkta zarif bir kraliçe yaşarmış. Kraliçe mutluymuş ama hiç çocuğu yokmuş. Günün birinde bahçesindeyken gökyüzüne bakmış ve dua etmiş. Melekler:- Sevgili kraliçem, merak etme dualarına cevap alacaksın. Kraliçe:- Ah… Çok şükür çok teşekkür ederim. Periler:- Senin bir oğlun olacak, oğlunun her dileği gerçek olacak, onu iyi koru. Birkaç ay geçmiş ve prens doğmuş, bütün krallık mutlu olmuş. İki yıl sonra kraliçe her zaman ki gibi oğlunu yıkanması için nehir yatağına götürmüş.
Kötü yürekli aşçının planlarındansa hiç haberi yokmuş. Aşçı çocuğu kaçırmış. Boş yere oğlunu aramış ve bulamamış. Kötü haberi vermek için gözü yaşlı halde kralın yanına gitmiş. Ama aşçı kralın yanına ondan önce gelmiş ve ona bir yalan söylemiş. Aşçı:- Majesteleri, kraliçe hayvanların prensi almasına izin verdi, pensin kanı kraliçenin giysisine bulaştı. Kraliçe ağlamış ve kralı kendisine inandıramamış. Kral:- Yalancı, sen oğlumuzu hayvanlara verdin. Bu yüzden cezanı çekeceksin.
Öfkeden deliye dönen kral, kraliçeyi yedi yıl boyunca yiyeceksiz ve susuz olarak ölüm kulesine sürgün etmiş ve ölüme terk etmiş. Ama melekler zavallı kraliçeye acımışlar.
Elleri yiyeceklerle dolu kraliçenin yanına gelmişler. Aradan birkaç yıl geçmiş, prens büyüyüp iyi, terbiyeli genç bir delikanlı olmuş, ormanın derinliklerinde ailesinden bir haber şekilde yaşıyormuş. Aşçı bu olayın paraya çevirme vaktine geldiğine karar vermiş. Aşçı:- Sevgili oğlum, amcan senden bir şey yapmanı rica ediyor. Prens:- Evet amca senin için ne yapabilirim? Aşçı:- Gözlerini kapat ve bir krallığın içinde büyük ve zengin bir kale için bir dilekte bulun. Sen oranın kralı ol, bende senin vezirin olayım. Aşçı bundan daha fazlasını istemiş. Sevgili oğlum, şimdi gözlerini kapat ve en güzel hizmetçinin senin olmasını dile çünkü senin yalnız olamaman gerekiyor. Prens bu sayede ruh eşini bulmuş. Birbirlerine o anda aşık olmuşlar.
Danslar etmişler, kutlamalar yapmışlar ve birlikte mutluca yaşamışlar. Ama aşçını daha da kötü planları varmış. Aşçı geceleyin yukardaki odalardan birinde kötü kötü gülerek, aynaya bakmış ve kendi kendine konuşmuş. Aşçı:-Ha…Ha…Haha….
Hayatım boyunca istediğim her şeye sahibim, şimdi geriye tek bir şey kaldı. Prens mutlaka ölmeli çünkü ailesinin kim olduğunu öğrenirse benim başım derde girer.
Aşçı hizmetçiye, prensi uykusundayken derhal öldürmesini yoksa kendisinin öleceğini söylemiş. Hizmetçi:- Ben prensi öldüremem, onu gerçekten de seviyorum. Aşçı:- Tabi ki öldüreceksin yoksa seni ortadan kaldırırım çünkü gerçek ailesini öğrenmesine ve onu nasıl çaldığımı bilmesine izin veremem o yüzden ya ölürsün ya da dediğimi yaparsın. Hizmetçi:- Sen çok kötüsün! Aşçı:- Sabah prensin ölüsünü görmek için senin odana geleceğim.
Ha… Ha… Haha… Prens bütün olanların hepsini duymuş ve odasına gitmiş. Tam o anda hizmetçi odaya girmiş, tam bıçağı kaldırmış ki ağlamaya başlamış, bunu gören prens. Prens:- Böyle bir şey yapmayacağını biliyordum, her şeyi duydum. Hizmetçi:- Özür dilerim sevgilim, hem senin hem de kendi hayatım için çok korktum. Prens:- Yaptığı kötülüklerin bedelini şimdi kendisi ödeyecek. Prens aşçının altın tasmalı siyah bir süs köpeğe dönüşmesini ve yiyecek olarak sadece yanan kömür yemesini dilemiş.
Prens: – Şimdi ailemin yanına dönmeliyim. Seni bu hale onların yanına götüremem o yüzden seni bir çiçek olarak yanım da götüreceğim. Hizmetçi:-Evet sevgilim. Prens hizmetçinin en güzel pembe gül olmasını dilemiş ve onu cebinde taşımış. Süs köpeğinin tasmasını çeke çeke ailesini bulmak için yola çıkmış.
Uzun bir yol gittikten sonra kendi krallığına varmış ve pazarlarda ki halktan annesinin başına gelenleri öğrenmiş. Gece, kulenin yanına gitmiş, annesine ulaşmak için bir merdiven dilemiş. Prens:- Sevgili kraliçem, yaşıyor musun? İyi misin? Kraliçe:- Evet meleğim, iyi besleniyorum ve bir eksiğim yok, teşekkür ederim. Prens:- Kraliçem ben senin oğlunum, ormandan geri döndüm, o kötü aşçı beni oraya hapsetmişti, beni o çaldı ama seni suçladı. Buraya seni kurtarmaya geldim. Kraliçe:- Aaaa! Benim sevgili oğlum, dualarım bir kez daha kabul edildi. Prens bütün geyikleri yanına almış ve ertesi sabah kalenin kapısını çalmış. Kralla salonda buluşmayı ve geyikleri ona hediye etmek istediğini söylemiş. Kral:-
Teşekkür ederim büyük avcı, hediye ettiği bu iki yüz geyikten ötürü çok memnun oldum. Karşılığın da ne istiyorsun? Prens:- Majesteleri yalnızca siz ve soylu ailenizle bir yemek yemek istiyorum. Prens kendi kendine bir dilekte bulunmuş. Prens:- Şimdi birinin krala annem hakkında bir şey söylemesini diliyorum. Vezir:
– Majesteleri, böylesine iyi bir vesile olduğu için hiç olmazsa kraliçenin sağlığını kontrol edip, onu da davet edebilir miyiz lütfen? Üzerinden çok zaman geçti. Kral:-
Asla! O benim oğlumu hayvanlara verdi. Prens:- Majesteleri, bu bir yalan çünkü ben sizin oğlunuzum ve beni hayvanlar kaçırmadı, kötü kalpli aşçınız kaçırdı. Kral:- Sana nasıl ve neden inanım? Prens gülümsemiş ve köpeğini yanına getirip, dilekte bulunmuş. Köpek acı içinde ağlayan aşçıya dönüşmüş. Aşçı:
– Evet! Doğru! Çok doğru, hepsi doğru ben yaptım lütfen kralım bana merhamet edin, aç gözlülüğüm gözümü kör etti benim. Kral:- Seni yalancı canavar onu derhal zindana atın. Böylece aşçı dersini öğrenmiş. Aç gözlülük kötülüktür. Kral ve ailesi o günden sonra mutlu bir hayat sürmüşler…
EN GÜZEL PERİ MASALLARI İÇİN BİZİMLE KALIN 🙂