Bir varmış, bir yokmuş. Günlerden bir gün, güzel bir ilkbahar sabahında, henüz kimsecikler yatağında doğrulmamışken, kuşlar o dal senin bu dal benim uçuşmaya başlamışlar bile. Yeni yeşermiş ağaçlar rengarenk çiçekleriyle…
Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde bir ülkede hamamcı ve karısı yaşarmış. Küçük bir de hamamları varmış. Geçimlerini bu hamamdan sağlarlarmış. Mutlu yaşantılarının tek eksiği bir bebekmiş. Hamamcı da…
Yaşlı adamın hastalığına çare bulunamayınca, kendisine evliya denilen birinin adresini vermişler. Söylenenlere göre en ağır hastalar o zatın duasıyla iyileşebiliyormuş. İhtiyar adam verilen adresi çaresizlik içinde cebine atıp doktorun yanından…
Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar bahçesine çok düşkün bir bahçıvan varmış. Bahçıvanın, bahçesinde en çok sevdiği köşe ise güllerin olduğu bölümmüş. Bahçıvan, güllerine bakmaya doyamazmış. Bir sabah bahçıvan, güllerinin…
Bu atasözümüzün anlamı şöyle; Birlik ve beraberlik içerisinde yapılan işler daha iyi neticeler verir, sıkıntılı konular bile kolayca halledilebilir. Yeter ki birlik olalım. Ölüm döşeğindeki yaşlı bir çiftçi, bu dünyadan…
Kurbağalar bir gün yarışma düzenlemiş. Hedef; çok yüksek bir kulenin tepesine çıkmakmış. Bir kurbağa sürüsü de arkadaşlarını seyretmek için toplanmış ve yarış başlamış. Seyirciler arasındaki hiçbir kurbağa yarışmacıların kulenin tepesine…
Lokman Dede iyiden iyiye yaşlanmıştı. Yaşı 80’e dayanmıştı. Gözleri artık eskisi gibi görmüyor, kulakları da daha ağır işitiyordu. Yemeğini bile yemekte zorlanıyordu. Üstüne başına döküyor, sofrayı kirletiyordu. Eşini kaybedeli de…
Habib Baba, Osmanlı Devletinin Sultanlarından 4.Murad devrinin gizli, kimsenin bilmediği Allah dostlarındandır. Yaşlıdır, fakirdir, gariptir. Fakat Rabbinin katında da alemlere denk bir değerin sahibidir. Yaşlı Habib Baba, uzun bir kervan…
Günlerden bir gün ticaretle uğraşan bir adamın güzel bir papağanı vardı. Bir gün bu tüccar işi gereği Hindistan’a gitmek için yol hazırlığına başladı. Cömertliği ile tanınan bu tüccar, köle ve…
Bir vardı, bir yoktu. Evvel zamanların birinde, denizlerin en orta yerinde küçük bir istavrit yaşardı.Günlerden bir gün, küçük İstavrit; yiyecek bir şey zannedip, hızla atıldı çapariye…Önce müthiş bir acı duydu…